YARA İZLERİNDEN TANIYORUM SENİ“Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm.
Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi:
-Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.”
Ben başka bir dünya yapmak için yıllarca çalıştım. Alışılmış kurallarla savaştım, istediğim ve istemediğim şeyleri belirlemeyi bildim, kalabalıklarla baş ettim, dilediğimde yalnızlığı seçip, dilediğimde sevdiklerimin ve ailemin elinin uzanabileceği bir yerde olabildim.
Bir gün sevdiklerimden biriyle, annemle seyahate çıktım. Kendi başına gidemeyeceği yerleri görsün istedim.
Birinci köprü yoluna yanlışlıkla girip panikten ne yapacağını şaşıran sürücüler gördünüz mü hiç? Biz Kuzey Amerika’da kiralık bir araçla bilmediğimiz bir sürü yolda paniklemeden gezdik annemle. Yine de daha önce iyi bildiğim bir hissi oralarda içime kazıya kazıya bir kez daha yaşattı sağ olsun.
- Bir başımıza buralarda ne işimiz vardı?
- Tamam anne, anlıyorum. Ben astronot olup Ay’a bile çıksam vasıfsız bir erkek kadar olamam değil mi?
Kitabı okurken bu düşüncelerin kıyısında gezinip duruyor insan. “Eğer kadınsan, tanrıça bile olsan, kaybeden taraftasın.”
Ancak bu kabullenen tarafta olduğun anlamına gelmez. “Kirke” gibi, kendini bulma yolunda her şeyi göze alacak güce sahip olduğunu fark ettiğin an kazanan tarafa geçtin demektir.
Mitolojiye ilginiz olsun olmasın, ‘Ben, KİRKE’ tek solukta okuyacağınız bir eser. Kitabı okumaya başlarken son sayfalarda kahramanların tanıtıldığı bölüme göz gezdirebilirsiniz. Ben başlangıçta özellikle bakmadım o kısma. Tüm hikâyeyi öğrendikten sonra bu küçük mitoloji sözlüğüne bakmak daha hoşuma gitti.
Bir film izler gibi büyülerin, canavarların, acımasız Zeus, akıllı ve güzel Athena, bencil ve katı Helios gibi tanrıların, Agamemnon, Akhilleus ve Odysseus gibi büyük savaşçıların dünyasında dolaştım. Yalnızca tanrıça veya titan değil, olağanüstü bir kadın olan Kirke beni kendine hayran bıraktı.
Böyle güzel bir çeviri yapan Seda Çıngay’ın ve emeği geçenlerin ellerine sağlık diyorum.
Okursanız ayırdığınız zamana değecek.