Sıradışı bir ailenin sıradışı hayat hikayesi Yaz Yağmuru. Okurken kafamda birçok sorunun cevapsız kalması beni kitabın başına döndürerek bu soruların cevaplarını bulabileceğim cümleleri tekrar tekrar okutmaya itti.
Çok farklı ama bir o kadar da etkileyici bir anlatımı var Duras'ın. Her okuyanın farklı çıkarımlar yapabileceği bir şekilde konuyu işlemiş. Kitabın konusuna gelince;
Spoiler#
Banliyö trenlerinden, çöp tenekelerinin yanında bulduğu kitapları toplayan bir adam.
Buldukları kitapları karısıyla beraber okuyorlar. En çok Georges Pompidou'nun Hayatı'nı anlatan hikâyeden etkileniyorlar, kendi yaşantılarına benzetiyorlar hikâyeyi ve bütün yaşantıların aynı, sadece çocukların farklı bir dünyası olduğunu düşünüyorlar. Onlara göre çocuklar hakkında hiçbir şey bilinmiyordu.
Onların da yedi çocuğu vardı ve bu ailenin yedi çocuğundan en büyüğüydü Ernesto. O ve ondan bir yaş küçük kızkardeşi Jeanne diğer kardeşlerine dikkat etmek zorundalar, çünkü anne yemek saati dışında çocuklarını evde görmek istemiyor. Babaları ise annelerine duyduğu umutsuz sevgi ve onu kaybetme korkusuyla her şeyden vazgeçmiş. Karısına daha iyi odaklanabilmek ve onun kaçıp gitmesini engellemek için işe bile gitmiyor. Baba bir yandan kendini bu çaresizlik yüzünden suçlu hissetse de ortada ihmal edilmiş yedi çocuk var. İşin tuhaf yanı çocuklar anne ve babalarını yine de seviyorlar. Hatta bir araya geldiklerinde mutlu bir aile tablosu bile çiziyorlar. Anne baba çocuklarını bir iki kural dışında özgür bırakmışlar aslında. Baskı, zorlama ve dayak yok.
Çocuklardan hiçbiri okula gitmiyor. Ernesto ve kardeşleri günün birinde yanmış bir kitap buluyorlar ve Ernesto okumayı bu kitaptan öğreniyor. Aslında dahi diyebileceğimiz çocuklardan Ernesto. Ama nedense okula gitmeyi "Orada bana bilmediğim şeyleri öğretiyorlar" diyerek reddediyor. İşte burada duralım. Kitabın başında anne ve babanın da bütün yaşantıların aynı sadece çocukların farklı bir dünyası var dedirterek yazarın öğrenmenin çocukların o saf ve doğal yapısını bozup tek tip insan yaratarak aslında faydadan çok zarar verdiği mesajını burada vermek istediğini düşünüyorum.
Aslında anne ve baba o kadar pasif ve umutsuz vakalar ki insan bu düşünceye bilinçli bir şekilde sahip olabildiklerine inanamıyor. Kitap buram buram umutsuzluk kokuyor. O kadar ki anne ve babanın bu umutsuzluğu en sonunda Ernesto'yu bile etkisi altına alıyor.
Yaşamın, tanrının, eğitimin sorgulandığı, okuyucuyu düşünmeye zorlayan mesajlar veren bu kitabı farklı tarzlar seven herkese tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalar. :)