Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
GRİ GÜL & LÜTFİYE AYDIN
Öncelikle, çok dokunaklı ve yürek burkucu öykülerden oluşan bu kitabın yazarı, soyadı gibi aydın Sevgili Lütfiye Aydın'ı, Soner YALÇIN'ın cümleleri ile size tanıtmak isterim: "2 Temmuz 1993 olaylarında, yani Madımak vahşetinde yanmadan önce, kendini aşağı atarak kurtarmış ve hafızasını kaybetmiş bir edebiyat öğretmeni.. Madımak Oteli'nin 109 ve 110 numaralı odaların pencerelerinden karşı binaya geçiş vardı. Buradan kaçan 31 kişi kurtuldu. Kendini, eşiyle birlikte, otelin boşluğuna atan yazar Lütfiye Aydın 'ın trajik hikâyesi bugün hâlâ sürüyor.. Alevler giderek yükseliyor. Herkes çığlık çığlığa can derdinde. Lütfiye Aydın yangından kurtulmak için, eşi Avukat Cafer Can Aydın 'la birlikte kendini otelin apartman boşluğuna bırakıyor. Dumandan göz gözü görmüyor. Bağırıyorlar, bağırıyorlar, güçleri bitiyor. Dumandan zehirlenip bayılıyorlar.. İtfaiye araçları otele ulaşmak istiyor. Göstericiler, araçların tekerleklerinin önüne yatarak engellemek istiyorlar. Polis havaya ateş açıyor. Yangın söndürme çalışmaları nihayet başlayabiliyor. İtfaiye yangını söndürürken, otel boşluğunun üzerindeki camlar patlıyor. Kızgın camlar, yerde baygın yatan Lütfiye Aydın 'ın üzerine yağmur gibi yağıyor.. Gece 01.00'de yangın tamamen söndürülüyor. Otelden 35 ölü çıkarılıyor.. Duvar dibinde olduğu için camların pek değmediği Cafer Can Aydın kendine gelir gibi oluyor. Güçlükle dışarı çıkıyor. Bir polis O'nu görüyor, şaşırıyor; - Başka yaşayanlar var mı? diyor. Eşi Lütfiye Aydın'ın adını söylüyor, bayılıyor. Otel hâlâ tütüyor. Ve otelden en son Lütfiye Aydın çıkarılıyor.. Lütfiye Aydın morgda.. Polis, Lütfiye Aydın 'ın öldüğünü düşünüyor. Bir kamyonetin arkasına koyup hastane morguna kaldırıyor. Cafer Can eşinin öldüğüne inanamıyor. Sabaha karşı, güç bela, morga gidiyor . O'na son kez bakmak için doktordan rica ediyor. Doktor; - Sivri bir şey var mı? diye soruyor, kalemini veriyor. Kalem Lütfiye Aydın 'ın ayağına batırılıyor, tepki veriyor; Yaşıyor.. Aradan birkaç saniye geçiyor, Lütfiye Aydın sayıklıyor : - Ce.. Ce.. Eşi tamamlıyor; - Ceren.. Ceren.. Ceren, kızlarının adı. Cafer Can hem kızının adını - Ceren.. Ceren.. diye tekrarlıyor, hem de haykıra haykıra ağlıyor. Lütfiye Aydın kurtulmuştu ama bu "kurtuluş" hiç de kolay olmayacaktı.. GATA Yanık Merkezi.. Lütfiye Aydın 'ın vücudu ağır derecede yanıktı. Önce Sivas'ta tedavi görüyor, daha sonra Ankara'da GATA Yanık Merkezi'nde. Olaydan üç gün sonra, 5 Temmuz günü, gözünü GATA Yanık Merkezi'nde açıyor. Ne güzel tesadüf; 5 Temmuz kızları Ceren'in doğum günüydü, 17'yi dolduruyordu. O gün, 35 gün sürecek zorlu tedavi sürecine başlıyor doktorlar. Ölü derileri tek tek soyuluyor, yatağı bir küvet oluyor. Konuşmakta zorlanıyor. En yakınlarını dahi tanıyamıyor. Cumhuriyet Pazar bulmacası çözme alışkanlığı vardı. Hastanedeyken sürekli; - Bana bulmacamı getirin! diyor, nedense bir türlü getirilmiyor bulmaca.. Sonunda bir gün getiriyorlar, dünyalar O'nun oluyor.. Kalemi eline alıyor ve öylece kalakalıyor. O da ne; harfler birbirine giriyor. Zorluyor, zorluyor, olmuyor, okuyamıyor. Gazeteyi neden getirmediklerini anlıyor.. Odadan çıkmıyor. Aylar sonra hastaneden taburcu oluyor. Evine gelir gelmez, odasının perdelerini kapattırıyor. Günlerce çıkmadan o karanlık odada, tek başına yaşıyor. Eşi ve kızının büyük çabasıyla, günlerce verdikleri mücadele ile, sonunda hayata dönüyor. Edebiyat öğretmeni, yazar Lütfiye Aydın , okuma yazmayı yeniden öğreniyor. Zamanla, odasından, evinden çıkmaya başlıyor. Sokakta, haline bakıp soranlara; - Trafik kazası geçirdim! diyor. Yalan söylemiyor aslında, çünkü öyle biliyor. Ne Sivas'ı, ne Madımak Oteli'ni, ne de yangını hatırlıyor.. Bir gün odasından katıla katıla ağlama sesi geliyor. Anımsıyor, tüm olup biteni.. Hemen bir daktilo istiyor, yazmak istiyor. Yazarsa belki arkadaşlarını, gencecik çocukları geri getireceğini düşünüyor, oturup yazmaya başlıyor. Sekiz saat sürüyor yazması; yarım sayfa ancak yazabiliyor. Pes etmiyor, yazmayı bırakmıyor. Lütfiye Aydın , bugün zor yazıyor ve güçlükle konuşuyor. O'nun için Madımak yangını hâlâ sürüyor. Ya sizin için?.." Kimi okurlar açısından yazarların ideolojik fikirleri, yaşam koşulları ve yaşanmışlıkları pek önem arzetmez. Amma velakin benim için bunlar, asla bir kısas olmasa da hatrı sayılır derecede önemli ayrıntılardır. Lütfiye Aydın,dokuz öyküden oluşan "Gri Gül" ile 2005 Rıfat Ilgaz Öykü Ödülü'ne layık görülmüş. Aydın'ın, gerçek olaylara dayanan öykülerinde 2 Temmuz 1993 günü yaşadığı ve ağır yaralı olarak kurtulduğu Sivas olaylarından da izler bulmak mümkün. İçerikteki öyküler şöyle: Gri Gül Kum Kadınlar Boşluğa Yazılan Modern Times Kapanma Konfor Gıro Bedih Kimdi? Mahzul Sonuncu Kat Öyküleri, edebi açıdan birbirleri ile asla kıyaslayamam. Zira herbirinde ayrı emek, ayrı duygu yoğunluğu ve ayrı dokunaklılık mevcut. Kim ne derse desin, her ne kadar o veya bu sebeplerle yok sayılıp hafızalardan silinmeye çalışılsa da MADIMAK bizim 26 yıldır kanayan, kapanmayan ve de asla kapanmayacak olan yaramız, daha da ötesi ülke olarak utancımızdır. Kitabın güzelliği bir yana, sırf Madımak ruhunu yaşamak ve yaşatmak için olsa bile, Lütfiye Aydın'ın bu kıymetli eserine bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Güneşin ak yüzüne bir duman çöktü Bir türkü çığlıkla ateşe düştü Kuytu bir köşede bir çiçek küstü Döktü yaprağını boynunu büktü Şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz Güllerim yandı yüreğim dayanmaz... Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz Bilmez misin ki türküler yanmaz Günü gelir sanma hesap sorulmaz Dayanır kapına Pir Sultan ölmez Şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz Güllerim yandı yüreğim dayanmaz...
Gri Gül
Gri GülLütfiye Aydın · Can Yayınları · 200518 okunma
··
270 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.