Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

163 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
*Mario Levi’nin “Madam Floridis Dönmeyebilir” adlı öykü kitabını okudum. 2000 Yunus Nadi Roman Ödülünü kazanmış “İstanbul Bir Masaldı” ile hayran kalıp, Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanan “Bir Şehre Gidememek” ile hayranlığımı katladığım yazarın okuduğum üçüncü kitabı. “Size Pandispanya Yaptım” ise okunacak kitaplar arasında sıra bekliyor. *Kitabımız ‘Yedinci Baskıya Girerken’ ( ben tanıtımda 3. Baskı dedim ama DK da kitap daha önce farklı yayın evlerinde basılmış o yüzden benim okuduğum DK da ki 3. Baskısı), ‘Altıncı Baskı İçin Birkaç Söz’, ‘Üçüncü Baskı İçin Birkaç Söz’, ‘Birinci Önsöz’, ‘ İkinci Önsöz’, ‘ Üçüncü Önsöz Ya Da’, ‘Dördüncü Önsöz Ya Da Beklenmeyen Bir Tanığın Anlattıkları’ adlı yazılarla başlıyor ve Madam Floridis’in hikâyesi ile devam ediyor; ‘Editör’ün Ek Açıklaması’ ve ‘Ek’ bölümünde Mario Levi biyografisi ve yayınlanmış diğer kitaplarının kısa tanıtımlarıyla bir nefeste bitiyor. Kapak resmi Yeldeğirmen’inden Kadıköy’e inen sokaklardan birinde Madam Floridis, benim için etkileyici hemen tanıdım, bilmeyenler ve merak edenler ise neresi olduğunu kitabı okuyunca öğreniyor. *Hikâyeyi okurken Mösyö Moiz’in son dakika golünü ( yazarda aynı deyimi kullanmış o yüzden bende kullandım) atması bana “Kürk Mantolu Madonna”nın Raif Efendisini çağrıştırdı. *Hikâye Yeldeğirmeni / İzzettin sokak sakinleri arasında geçiyor. Bu kitabın benim için özel olmasının sebebi; her ne kadar Hasırcıbaşı sokak doğumlu olsam da 1 yaşından önce Karakolhane Caddesindeki eve taşındık ve o sokaklarda büyüdüm, oradan taşındıktan sonra da annemin halası o evde oturduğu için (taşındığımız bina aile apartmanı idi) hala ölene kadar (1985) o cadde ve Yeldeğirmen’i ile ilişkimiz kesilmedi. Zaten bir Kadıköylü olarak orada yaşamasanız bile hep ‘Kadıköylü’ kalırsınız. *Kitapta adı geçen; kitaplar, sanat eserleri, şehirler, anıtlar, müzikler, müzisyenler araştırılmalı, öğrenilmeli, dinlenmeli. Mümkün olursa seyretmeli, okumalı, dinlemeli, gezip, görmeli. Burada adı geçen Edith Piaf ve Enrico Macias daha önce dinlediğim müzisyenlerdi. O yüzden Maya Casablanca ve Claudio Villa’yı dinledim. Kitabı okurken; adı çok geçen, dinlenen, sevdiğim “Ay Işığı Sonatı”nı da büyük bir keyifle bir kere daha dinledim, size de tavsiye ederim. *Levi ile yaş farkımızın az olmasından dolayı anlattıklarının çoğunu bilmem, unuttuklarımı ise hatırlatması çok hoştu. Bir bölümde yazın Kadıköy merkezin boşaldığını, Fenerbahçe, Caddebostan, Suadiye gibi plaj semtlerinin kalabalıklaştığını; yazlık olarak Adalara gidildiğini anlatmış. Tüm bunlar benimde anılarımı canlandırdı. Söylediği plajların hepsinden denize girdim ama ev Kalamış’ta olduğu ve sporcu olarak Galatasaray ve İstanbul Yelken kulüplerine gittiğim için antrenman sonrası daha çok Fenerbahçe’den denize giriyordum. *Kadıköylü hemşerim sayesinde çok nostalji yaptım, bir tanesi en sevdiğim ve özlediğim, kokusunun burnumda tüttüğü bir tane daha: Topatan Kavunu… Senelerdir arıyorum, soruyorum, kimse beni anlamıyor( manav ve sebzeciler kadar konu komşu da), neden bahsettiğimi bilmiyor. Oysa ne kadar lezzetli ve mis kokulu bir kavundu. Ne hale geldik, bir kavunu dahi arar olduk… Maalesef maddi, manevi kaybettiğimiz birçok şey gibi kendi tohumumuz olan topatanı da kaybettik. *Bir bölümde: “Bizim sokakta hiç kimse delirmedi, hiçbir insan, şekli, biçimi ve hayali ne olursa olsun tecavüze uğramadı, hiçbir köpek bir insanı ısırmadı, hiçbir kedi ya da kuş açlığa terk edilmedi, hiçbir kitapçı açılmadı, hiç kimse kelebek, yılan, parfüm, hayal, tütün, harita ya da dolma kalem koleksiyonu yapmadı, hiçbir erkek baldızıyla basılmadı, hiç kimse Çince, Fince, Berberice, Katalanca ya da Sanskiritçe öğrenmedi, hiç kimse yalnızca İskender kebabı yemek için Bursa’ya gitmeyi, Ağrı’ya bir kış çıkışını ya da Boğaz’ı yüzerek geçebilmeyi düşlemedi, hiç kimse bir ip cambazı olmayı ya da kentimize gelen yabancı sirklerden birine katılarak, bu dünyanın bir yerlerinde kaybolmayı denemedi. Bizim sokakta yalnızca küçük düşler, küçük alınmalar, küçük ayrıntılar, küçük olabilirlikler ve her zaman, hemen hemen her yerde olduğu gibi önlenemeyen, zaman zamanda ayrımsanamayan küçük ölümler vardı. “ Biraz uzun oldu ama önemli bir konu, birçoğu bizim mahallemizde, yakınlarımızda da olmadı, durum aynıydı. *Bir yerde: “ Radyonun eşi bulunmaz büyüsü, evet; bu büyünün bendeki hikâyesi sanırım en çok burada başlıyordu. Günümüzde onca gelişen ve daha da gelişeceğe benzeyen iletişim biçimlerinin veremeyeceği bir şey: hayal kurma olanağı…” Evet, biz radyo ile büyüyen çocuklar, söylenenleri dinlerken hayal kuruyorduk. Hemen hemen hepimiz dinlemişizdir; ‘Orhan Boran ve Yuki’, hepimizin dinlediği Yuki aynı idi ama hayalimizdeki canlandırdığımız Yuki farklı idi. Mesela benim Yukim biraz Pinokyo’ya benziyordu. Kardeşiminki ise lahana bebeğe… *Hem akran, hem hemşehri olduğumuz için bence her cümlesine yorum yapılacak bu harika kitabı herkesin okumasını isterim tabii ki.
Madam Floridis Dönmeyebilir
Madam Floridis DönmeyebilirMario Levi · Doğan Kitap · 2009109 okunma
·
153 görüntüleme
Tülay Özbay okurunun profil resmi
Öyle güzel anlatmışsınız ki! Sanki aynı sokakta büyümüşüz, çocukluk arkadaşıymışız gibi hissettim. Sanırım kitabın kalanını gidip o sokaklarda okuyacağım.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.