Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Genç bir kıza teorik ve pratik libertenlik eğitiminin verildiği kitap, metafiziğin, ahlakın, felsefenin sık sık araya girdiği 1795 tarihli yedi diyalogtan oluşan enteresan bir kitap. Aslına bakarsanız konusu ve yazarı itibariyle her ne kadar enteresan olsa da basit kalmış bir kitap. Kitabın yorumlarına bakarken bir kalıba rastladım: "seks yapalım soluklanırken de felsefe yaparız tarzında bir kitap olmuş." ki gerçekten bu yorumu gördüğümde kişiye hak vermekten kendimi alıkoyamadım:d Ama sevgili Sadizmin isim babası Sade öyle güzel noktalara değinmiş ki beni birçok olguda sorgulamaya yöneltti ve bazı sorgulamalarımda bir sonuca dahi ulaşmış değilim. Şöyle bir baktığımız zaman cinsel içerikli edebiyatın geldiği yeri E.L. James ve benzeri romanlar gösteriyorsa, yola çıktığı yeri de on sekizinci yüzyıla damgasına vuran Marquis De Sade mı belirlemiştir? Tabii ki Sade’ın öncesinde geniş bir erotik edebiyat tarihinden bahsetmek mümkündür. Ancak Sade’ın kapladığı yeri belirtmek için bugünün çoksatar romanlarını da terazinin bir yanına koymakta sakınca olmasa gerek. Ne de olsa söz konumuz olan çoksatarların içeriğinde bir küfür edebiyatı, mevcut düzene yönelik bir sövgü arzusu yoktur. Kapağında kelepçelerin olduğu sadomazoşist romanslar haz edebiyatının bir parçasıyken, Sade’ın kendi gözleriyle bir kitap olarak bile görmediği eserlerini de içeren külliyatı bir hınç edebiyatı tarihidir. Belki de bu yüzden, kustuğu öfkeye yenik düşerek yeraltı edebiyatı olmuş, çok da nitelikli bir külliyat olarak değerlendirilmemiştir her zaman. Bugünkü “kelepçeler ve kamçılar edebiyatı” da nitelikli bulunmamaktadır çoğu okur-yazar tarafından, ama hem zevkle hem de merakla okunmaktadır:) Sade, aslında bugünün furyası olarak cinsel içerikli romanların en klasik örneklerine imza atmış, Sadistik sahnelerle süslenen günümüz çoksatar romanlarının neredeyse kategorisini belirleyen yazar, hatta filozof olmuştur. İsminin sonuna bir “izm” eklemek her yazarın harcı değildir.:))) Sade’ın yazdıklarında bizi rahatsız eden bir şeyler olduğu aşikardır, ne var ki bunlar Sade’ın metne serpiştirdiği fikirleri değil, imgeleridir. “Her imge bir fikirdir,” demiş II. Abdülhamit. Sade'ın bu romanında belirli bir mekâna kapanmış karakterlerin konuşma ve eylemleriyle baş başa kalırız. Bu kitabı oldukça basitleştirmiş, yukarıda bahsettiğim soluklanma esnasında yapılan felsefe bölümlerinde fikirlerin öne sürüldüğü diyaloglar da yapmacıktır ve inandırıcı olmaktan uzaktır. Nitekim sık sık cinsel eylemlerle kesilir ve çoğu zaman bu cinsel eylem, “kanıtlama” yerine geçer. Sade’ın eserlerinde kurgunun, çoğu zaman ikinci sınıf romanların kurgusunu bile arattığını söylemek abartı olmayacak. Yazarın asıl anlatmak istediği sahnelere varmak için icat edilmiş olan bu kurgusal iskelet, herhangi bir ağırlık taşıyacak gibi değil. Aslına bakılırsa, pornografinin başlıca kusurlarından biridir bu. Pornografi genellikle oyalanmayı bilmez, sadede gelmek ister. Oyalanmak konusunda o kadar beceriksizdir ki, herhangi bir şeye kurgu diye sarılır ve tutunmaya çalışır. Bu sözde kurgunun içi ise, artık bir orijinallik sergilemeye takati kalmamış yorgun bir imgelemin aynı şeyleri tekrarlayıp durmasıyla doldurulur. Buna paralel olarak, Sade’ın karakterleri de çoğu zaman birbirlerinden ayırt edilecek nitelikte değildir. Öyle ki birinin yerine diğerini koyduğumuzda dahi pek bir şey değişmeyecektir, çünkü kurgu, derinliği olan karakterler yaratılmasını gerektirmez. Eugenie, Juliette, Dolmance, Justine, hepsinin ağzından sadece ve sadece Sade konuşur. Hiçbir karakter, orijinal bir duruş, hakiki bir içerik sergilemez. Roman kurgusuna ve karakter yaratımına bu derece uzak kaldığı için, Sade’ı bir parodi olarak okumak bile güçleşir. Nitekim, eserlerinin isimleri dışında gerçek ve başarılı bir parodiye rastlamak zordur (Justine yahut Erdemin Felaketleri, Sodom’un 120 Günü yahut Libertenler Okulu vs.).Tek bir istisna dışında: Sade, çok çabuk ve eşsiz bir şekilde, kendi kendisinin parodisi haline gelir. Bütün bu sebeplerden, bir Sade romanını okuduğumuzda, herhangi bir edebi haz alıp almayacağımız meçhuldür. Bu bağlamda, kullandığı formun gereklerini yerine getirmekte başarısız olduğunu söylemek lazım. Sade'ın orijinalliğinin arkasında belki biraz da başarısızlığı yatmaktadır. İmgelemini ve dilini dizginleyip bir forma sokamadığı için, bu iki temel yetinin fakirleşmesine sebep olmuş. Bizi şok eden içerik de sanıldığı kadar zengin ve eşsiz değil ne yazık ki. Daha önce sorgulamadığınız cinsellikle, düzenle, kadın erkek eşitsizliği ya da ahlaki konularla alakalı kendinizi rahatsız etme isteğiniz varsa ya da az çok Sade'ı tanımak istiyorsanız okumanız gereken bir kitap diyebilirim ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim ki "sığ düşünceli" insanların okuyabileceği ve herkesin kolayca hazmedebileceği bir kitap değil.
Yatak Odasında Felsefe
Yatak Odasında FelsefeMarquis de Sade · İthaki Yayınları · 20192,124 okunma
·
130 görüntüleme
Cemre Yıldırım okurunun profil resmi
Kötü bir inceleme olmuş.
Ebru okurunun profil resmi
Eleştirmen değilim neticede elimden bu kadarı geliyor, teşekkür ederim
4 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.