Ablam askere ters ters baktı. ''Bizi neden serbest bırakmıyorsunuz?'' diye sordu.
Yüzünde ansızın şiddetli bir tokat patladı. ''Suçluların serbest bırakıldığı nerede görülmüş?'' dedi gülerek.
''Öyleyse suçumuz ne?'' diye sordu Ayşa ablam cılız bir sesle.
''Bak sen,'' dedi Çetnik alaycı bir ses tonuyla. ''Dilsiz Balinkura dile gelmiş. Suçunuz ne mi? Hem Türksünüz, hem de Müslüman. Bundan daha büyük bir suç mu olur?''
''Biz Türk değil Boşnakız,'' dedim. ''Doğru, dinimiz de İslamiyet.''
Asker yanıma geldi, saçlarımı kokladı. ''Zaten kokundan belli,'' dedi. ''Sen İslamiyet kokuyorsun.''
''Sen de,'' dedim gözlerimi gözlerine dikerek. ''İslamiyetten korkuyorsun. Hem de o kadar çok korkuyorsun ki, geceleri rüyana giriyor, öyle değil mi?''