Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

151 syf.
·
Puan vermedi
Savaş Fotoğrafçılığı, acıya tanıklık! Kevin Carter’ı hatırlarsınız hani ; Küçük kız çocuğu kampa doğru gelirken yığılıp kalmıştı ve hemen arkasında ölmesini bekleyen yırtıcı bir kuş/akbaba vardı, fotoğrafı çektikten sonra olay yerinden çekip gitmişti! İşte bu kitap Savaş Fotoğrafçılığını enine boyuna duygusuna felsefesine vicdanına gerçekliğine dair bir araştırma. Savaş, iç deşer; savaş, bağırsakları boşaltır. Savaş, teni yakıp kavurur. Savaş, organları bedenden koparır. Savaş, yıkıp yok eder. Ve savaş, insan türünün doğasından gelir." Böyle diyor Susan Sontag, 'tefekkür nesneleri olarak' savaş ve dehşet fotoğraflarından hareketle kaleme aldığı bu sarsıcı kitabında. Daha sonra da, Goya'nın "Savaşın Felaketleri" serisinden Amerikan İç Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Nazi ölüm kamplarının fotoğrafik belgelerine ve daha yakın tarihimizde Bosna, Sierra Leone, Ruanda, İsrail, Filistin ve 11 Eylül 2001 New York City trajedilerine, zaman içinde bir gezintiye çıkıp, asıl olarak şu soruyu yöneltiyor bizlere: "Savaşın ve dehşetin yüzünü sergileyen fotoğraflara bakmaya ne kadar dayanabilirsiniz? Küçük ekranların (televizyon, bilgisayar, avuç bilgisa­yarı) önüne park etmiş olan bizler, dünyanın dört bir tara­fındaki felaketleri bildiren kısa haberler ve görüntüler ara­sında sörf yapıyoruz. Peki, bütün bu resimleri sergilemenin yararı nedir? Öf­ke uyandırmak mı? Kendimizi 'kötü' hissettirmek, yani, üzüntüye ve dehşete boğmak mı? Yas tutmamıza yardım­cı olmak mı? Vahşetin bugün cezalandırılması mümkün olmayan uzak geçmişte kaldığı dikkate alındığında, böyle resimlere bakmak sahiden gerekli midir? Bu resimleri gör­düğümüzde daha iyi mi olacağız? Onlar bize gerçekten bir şey öğretirler mi? Zaten bildiğimiz (bilmek istediği­miz) şeyleri doğrulamaktan öte ne anlamları vardır? Peki bu karelere neden olan Bar­barca davranışlardan dolayı kimi suçlamayı isteriz? Daha kesin bir dille sorarsak: Kimi suçlamaya hakkımız oldu­ğuna inanırız? Hiroşima ve Nagasaki'nin çocukları, Ame­rika'nın küçük kasabalarında linç edilip, ağaçlarda sallan­dırılan genç Afrikalı-Amerikalı erkeklerden (ve aynı katli­ ama kurban giden birçok kadından) daha az masum de­ğillerdi. Britanya uçaklarının Dresden'i müthiş bir bombardımana tuttuğu 13 Şubat 1945 gecesi katledilen 1300'ü aşkın sivilin dörtte üçü kadındı; Amerika'nın Hiroşima'ya attığı atom bombasında birkaç saniyede 72 bin sivil insan yanıp kül olmuştu. Bu liste daha uzatılabilir tabii. Burada karşımıza aynı soru çıkıyor: Bu katliamlardan dolayı kimi suçlamayı isteriz? Niçin gazetelerde durmadan korkunç yangın­lar ve şok edici cinayetlerle ilgili haberler okuyup duruyo­ruz? Çünkü fesatlık tutkusu, zulmetme tutkusu, insanoğluna sempa­ti duygusu kadar doğal gelmektedir. Maalesef "Olağan­dışı ve feci olayları doymak bilmez bir merak içinde sey­retmek kadar bakmaya hevesli olduğumuz başka bir manzara yok. Çünkü; İnsanlar oldukları yerde kendilerini güvende hissettiklerinde başkalarına karşı kayıtsızlaşırlar. Kesinlikle okuyun...
Başkalarının Acısına Bakmak
Başkalarının Acısına BakmakSusan Sontag · Agora Kitaplığı · 2004453 okunma
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.