Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

672 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Söz konusu 672 sayfalık bir eser olunca haliyle söylenecek de çok fazla şey oluyor. Bu yüzden incelemenin biraz uzun olmasını öngörüyorum. Şimdiden sabrınız için teşekkür ederim. Öncelikle Yalan'ı okurken aklıma gelen daha doğrusu bana çağrıştırdığı iki kitaptan söz etmek isterim. Birincisi Martin Eden, ikincisi Cemi Meriç'in Jurnaller'i. Cemil Meriç Jurnaller'inde bir insanın aslında ne kadar kendisi olabileceğini tartışıyor, zira dünyaya geldiğimiz andan itibaren her zaman başkalarıyla iletişim halindeyiz, dolayısıyla dünya görüşümüz ve düşüncelerimiz ister istemez çevremizden etkilenmektedir. Ama biz sahip olduğumuz düşüncelerin tamamen bizim düşüncelerimiz olduğunu zannederiz. Mesela benim şahsi fikirlerim dediğim şeyler aslında okuduğum kitaplardan, izlediğim filmlerden, çevremdeki insanlardan, yaşadığım ülkeden... bir şekilde edindiğim bilgilerin, duyguların, görüşlerin... bir toplamı ve mezcedilmesi değil midir? Roman boyunca da Tahsin Yücel başkahraman Yusuf Aksu'nun kimlik bunalımını tasvir ediyor. Dışarı çıkmayan, sosyal hayatı olmayan ve sadece ansiklopedi okuyan kahramanımızın tek arkadaşı ve muhattap olduğu kişi Yunus Aksu'dur. Dolayısıyla Yusuf Aksu'yu aslında tamamen arkadaşı Yunus'un iç dünyası ve fikirleri oluşturmaktadır ki kitapta bu durum sıkça vurgulanmaktadır zaten. Kitabın sonlarında Yusuf Aksu yaşlıyken gitgide kendini Yunus'tan ayırt edemez hale gelmektedir. Kendisine şöhret kazandıran ünlü kuramı da aslında Yunus'un kuramıdır ve Yusuf Aksu bu kuramı tekrar etmekten başka bir şey yapmamıştır aslında. Cemil Meriç okuduktan sonra hiç kimsenin tamamen salt kendisi olamayacağı kararına varmıştım. Çevremizdeki he şey bizim üzerimizde az çok etki bırakır. Kahramanımız Yusuf da ömrünün tamamını(en azından bir zamana kadar) evinden çıkmadan geçirdiği için ve tek gerçek arkadaşı Yunus olduğu için yazarın roman boyunca Yusuf'un kimlik bunalımını ve Yunus'la benzerliğini dile getirdiğini görmekteyiz. Yalan'ı okurken aklımdan hiç çıkmayan ve sürekli kıyas yapma gereği duyduğum ikinci kitap ise Jack Londan'ın Martin Eden isimli romanıydı. Martin Eden sürekli kitaplar yazıp yayınevlerine basılması için gönderdiği halde tabiri caizse kitaplarının yüzüne bile bakılmaz. Ama o sürekli yazıp şansını denemektedir. En sonunda bir kitabı yayınlanır ve büyük bir üne kavuşur. Kendisini şöhrete ulaştıran kitap da aslında sürekli geri çevrilen kitaplarından pek de farklı değildir. Kitapları yayınlandıktan sonra kavuştuğu ün sonrası Martin Eden önceden kendisine hiç ilgi göstermeyen çevresinin ona karşı büyük bir önem verdiğini ama bu davranışlarında samimi olmadıklarını düşünmektedir zira o hayatı boyunca aynı insan olmasına karşın insanlar onu şu an kendisi için değil sahip olduğu şöhret ve konumu için seviyor gibi görünmektedir. Bizim romanımızda da insanlar Yusuf Aksu'ya Yusuf Aksu olduğu için ilgi duymamaktadırlar. Onun önemli davetlerde bulunmasını istemektedirler ama Yusuf Aksu olduğu için değil, ünlü dil bilimci olduğu için. Bu davetlerde onu üne kavuşturan kuramının dahi sözü açılmamaktadır. Zira aslında ona veya düşüncelerine değil sadece şöhretine ilgi duymaktadırlar. 439. sayfadaki '' Yusuf Aksu'nun kuramı ve düşünce dünyası bu adamların hiçbirinin umrunda değil; bir modaya uymak istiyorlar yalnız, tüm kalontorlar böyle yapıyor diye onunla birlikte olmak, birlikte görünmek, daha sona da anlatmak istiyorlar.'' kısmı bu durumu gözler önüne sermektedir. Kitapta dikkatimi çeken bir diğer konu da 'ön yargı' oldu. Ama bu ön yargı alışılageldiği gibi olumsuz anlamda değil. Yusuf Aksu defalarca kendisinin normal, hatta birçok eksiği bulunan sıradan bir insan olduğunu belirtmesine rağmen etrafındaki insanlar onun çok büyü bir düşünür ve dahi olduğunu o kadar kanıksamışlar ki her hareketinden bir anlam çıkartmaya çalışmaktadırlar. Onun evinde yedikleri sıradan yemekler dahi onlara olağanüstü bir şey gibi gelmektedir. Bilmediği sorulara cevap vermemesi dahi alçakgönüllülüğünün bir tezahürü olarak yorumlanmaktadır. İnsanların ona karşı gösterdikleri bu tavır günümüz insanının ünlü kişiler ve tarihi şahsiyetler hakkındaki algılarını aklıma getirdi. Zira herhangi bir şahsiyet hakkında medya veya başka aracılar zihinlerimize o kişiye dair peşin hükümler sunmaktadır. Mesela din adamlarını günahsız olarak düşünmemiz, birkaç hayırda bulunmuş bir şahsiyeti samimi bir hayırsever olarak düşünmekten kendimizi alıkoyamamamız... Kısaca insanlar bize sunulandan çok daha farklı olabilirler. Özellikle gözümüzde büyüttüğümüz kişilere kesinlikle bir kere de olsa objektif bir gözle bakmalıyız. Bu kısımlar bana son zamanlarda popüler olan Homo Sapiens adlı kitabın yazarı Yuval Noah Harari'nin kitabında profesörlerin yemek masasında bilim konuşmadıklarını, dedikodu yaptıklarını söylemesini hatırlattı:) Tahsin Yücel kitabında bu ve benzeri konular üzerinden birçok eleştirilerde bulunmaktadır dersek yanlış olmaz. Kitabı okurken daha onlarca ilgimi çeken veya hoşuma giden tespitler, eleştiriler oldu ama her kişisel görüşümü buraya yazmak anlamsız olacağı için sadece dikkatimi en fazla çeken bu durumu yazmak istedim. Kitabın yorumuna gelecek olursak, genel olarak akıcı ve sürükleyici bir dili var. Uzunluğuna rağmen bazı yerler hariç sıkılmadan bir haftada bitirdim. Başkarakter ve yan karakterler çok iyi sunulmuş. Belki kitabın uzun olmasının en önemli sebebi budur. Çünkü azımsanmayacak kadar sayıda bulunan yardımcı karakterler çok iyi işlenmiş. Olumsuz eleştirim ise Yusuf Aksu'nun aşk serüvenini çok sıkıcı ve yavan buldum. Sadece Yusf Aksu'nun Yunus'a aşk konusunda dahi benzediğini hatta aynı olduğunu göstermek için bu kadar uzun bir kısma gerek var mıydı emin değilim. Son olarak kitabı gayet eğlenceli ve başarılı buldum. Sitede çok az okunmasına ise gerçekten çok şaşırdım. Okumayı düşünen herkese tereddüt etmeden tavsiye edebilirim. Karantina günlerinde olmamızın da böyle uzun bir kitabı okuma konusunda avantaj olacağını düşünüyorum. Şimdiden iyi okumalar herkese:)
Yalan
YalanTahsin Yücel · Can Yayınları · 2018615 okunma
··
157 görüntüleme
Sezer Hiçdurmaz okurunun profil resmi
Bende bu ayın başın kitabı okumuştum. Yorum yapmaktan kaçınmıştım ben. Kitap bence de çok fazla alt metin işliyor. Ama Martin Eden örneklemenizi pek anlamayamadım. O yüzden size bir kitap önermek istiyorum. Elisa Canetti- Körleşme eğer bu kitabı okursanız yada okuduysanız ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
Emin okurunun profil resmi
Dediğiniz gibi gerçekten çok fazla alt metin var. Söylediğiniz kitabı okumamıştım bakarım inşallah teşekkürler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.