Ahmet Ümitle ilk kez bu kitapla tanısiyorum, Böyle saygı değer bir yazarla geç kalınmış bir tanışmanın pişmanlığı benim için çok aşikar bir hâl oldu. Kitap a başlamadan önce düşüncelerim hep acaba nasıl diye merak içerisinde oldu hep, yüzeysel çok kısa bir araştırma yaptım sadece sonuç olarak yazarın en çok okunan kitaplari arasında bir eser.
Giriş bölümündeki telefon çalma sahnesiyle birlikte 21 yıldır görmediği duymadığı saplantılı bir şekilde aşık olduğu ve onu terkedip giden sevgilisinin sesini hiç unutmadan tanıyarak baslayan serüven;
Müştak beyin, psikonojik füg mü, panarolmal şizofreni mi olarak sıra gelen bilincini yitirme ve nerde niçin olduğunu bilemediği kendini kaybettiği bir hastalık içerisinde olma sebebi romanı hemen derinlere sokmaya başlıyor, Çünkü 21 yıldır görmediği ve gerçekten çok sevdiği kadını evinde ölü buluyor.
Fatih Sultan Mehmet kokan sayfalara gelince, ortada bir iddia var, ezberleri bozabilecek bir tez hazırlığı var, İddianın tersini düşünen Profesör Müştak, ve kendi tezini savunan ve Evinde ölü olarak bulunan 21 yıldır görmediği sevgilisi Prof. Nüzhet hanım. Bir de ikisinin hocası Olan Tahir Hoca gerçeği var ortada.
Müştak beyin "Sigmund Freud" ile karşılıklı yaşadığı sahne, konuşmalar. "Dostoyevski"ninde adının geçtiği cumleler, Fatih Sultan Mehmed rüyası, bir okuyucu olarak hoşuma gitti. Müştak beyin kendi kendine iç sesiyle konuşma hâlleri, geçmişe dönük aile içerisinde ki kendine yönetilen seslerle diyalog kurması, monolog halinde olması, içindeki seslerle gittili geldili halleri, karekteri zenginlestirerek, yer yer yüzünüzde bir tebessüm oluşturması bence kaçınılmaz olacaktır.
Fatih Sultan Mehmet'le ilgili, Şehzadeliginden, Fatihliğine kadar, hatta ölümüne kadar Tarihe tanık olma açısından , tartışmalı yada tartışmasız konularda ve dönen saray entrikalarıyla sizlere yaşanan cinayeti unutturabilecek kadar zevk alacağınız, kendinizi bir geziye katılmış, güzel ve gerçekçi bir anlatım içinde bulacağınıza inanıyorum.
Polisiye sahnelerinde ise, sanki, ekrandan tanıdığımız "kanıt" adlı polisiye, cinayet dizisini izlediğim baş karekterler geldi hep aklıma. İyimi kötümü bilemedim.
Soğuk ve karlı bir Istanbul içerisinde yaşanan olayları okuyup seyrederken, insan, o eski kar yağan İstanbul'u özlemiyor değil tabi. İstanbul her mevsim bir başka güzel tabi.
Kitabın sonlarına gelindiğinde, Müştak beyin itiraf sahnesi öncesinde yaşanan sırlar dünyası görüntülerini, hem bir izleyici hem bir okuyucu olarak gereksiz bulduğumu söyleyerek umarım saygısızlık etmiş olmam.
Katili kitabın ortalarında tahmin yürütüp bir karekter seçmiştim kendime ama bilemedim.
Sonuç olarak kitabın adına gelecek olursak iki sultan var biri Fatih Sultan Mehmed diğeri Müştak beyin büyük sevgilisi hatta sultanı Profesör Tarihçi Nüzhet hanım. Kitabı kolay kolay birakamadim elimden iki gün oldu olmadı bitiriverdim:) keyif alarak zevk alarak okudum. Fazla uzatmadan herkese saygılarımı sunar keyifli okumalar dilerim.