Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

188 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir...
İlber Hoca kitaba başlarken bize ilk olarak tarihin tanımını yapıyor. Kelime anlamı olarak kökeninin ne olduğunu ve dünya üzerinde tarihe yön verenlerin, tarih bilgisine de yön verişinden dem vuruyor. İlk üç başlık tamamen dünya üzerinde yer alan devlet ve milletlerin tarihe yaklaşımını yön verişini siyasi, sosyal, felsefi ve toplumsal bağlamda ele alıp mukayese yapan bir derlemeden oluşuyor. Devamında ise Türklerin tarihle bütünlüğüne ve kurdukları en ihtişamlı imparatorluğa yani Osmanlı'ya değiniyor. Bir bilim ya da konu hakkında çok fazla detay ve bilgiye sahipse bir kişi, ifade edilmesi gereken noktanın çok geniş boyutta tahlilini yapma yeteneğine de sahip oluyor. İlber Hoca gibi :) Bir konudan bahsederken bir uçtan diğer uca doğru tüm yansımaları tek tek sıralıyor. Çünkü tarih herhangi bir olay çerçevesinde olup biten süreci değil olmasına sebep olanlar ve sonrasındaki etkileriyle beraber bir bütünselliktir. Bu yüzden de tarihi ele alırken hem diğerlerinden farklı oluşuna hem de içinde diğer bilimleri de barındıran çok farklı bir yapıya sahip oluşuna vurgu yapıyor. Üstelik medeniyetler arası bağlantılar, benzerlikler ya da etkileşimleri dil, din, sanat, kültür, toplum yapısı gibi maddeler bağlamında kıyaslayarak, zamanın ruhunu anlamamıza yardımcı oluyor. Özellikle de dil, halklar arasındaki yayılımıyla ortak bir paydada buluşarak geçmişe ışık tutan bağları ortaya çıkarıyor. Etkileşim halinde olan milletlerin kendi tarihlerini başka kaynaklardan öğrenir olması, tarihin bağlantılar yumağı olan karma bir bütünlük olduğunu bir kez daha gösteriyor bize. Ama şöyle bir eksik yönümüzü vurguluyor İlber Hoca, ne kendi tarihimizi, dilimizi ne de Avrupa tarihini, dilini araştırma zahmetine girmiyoruz. Bu bağlamda yetişmiş olan ve yetişecek olan kişilerin olmadığından, Avrupa'nın bu konuda daha hevesli olduğundan dem vuruyor. Başkalarının merak ettiği kadar neden merak ve araştırma içinde değiliz diye insana kendini sorgulatıyor!. Tabi arşive ulaşma, akademik bağlamda devlet, kurum desteği sağlama konusunda da ülkece eksikliklerimizi de dile getiriyor. İlber Hoca, Türkoloji başlığı altında; dil, kültür, toplum, yaşam alanları gibi önemli noktaları farklı seyyahların kalemiyle ifade ederek hem Avrupa-Anadolu kıyaslaması yapıyor hem de geçmişten günümüze kadar ki dönemde yaşanan değişimleri idrak edebilmemizi sağlıyor. Osmanlı İmparatorluğu üzerinde detaylarla durarak; Aydınlanma, Tanzimat, Reformlar bağlamında devletin her alanında yaşanan değişikliklere ve bunların toplumdaki yansımalarına özenle değinmiştir. "Batılılaşma" teriminin devlette algılanma ve uygulanma şekli üzerinden doğru ve yanlışların tahlil edilip, dönemin şartlarını anlamamızı kolaylaştıran örneklerle zengin hale getirilmiş bir 17., 18. ve 19. yy karşımıza çıkıyor. En önemli vurgu ise bunca farklılığa rağmen koca imparatorluğu bir arada tutanın "millet olabilme" bilincine sahip bir halkla mümkün olacağıdır. Bunun için bir çok akım çıksa da Osmanlı'da geç kalınmışlığa çare olamamıştır. Bir ağacın kökleri ne kadar karmaşık ve geniş bir alana yayılıyor olsa da, tek bir gövdede birleşir. Türkiye Cumhuriyeti'nde de, bir olma fikri değişmez bir kanundur ve bizi ebedi kılacak tek unsurdur. Keyifli okumalar :)
Osmanlı Düşünce Dünyası ve Tarih Yazımı
Osmanlı Düşünce Dünyası ve Tarih Yazımıİlber Ortaylı · İş Bankası Kültür Yayınları · 2017112 okunma
·
2 artı 1'leme
·
89 görüntüleme
Hsyn okurunun profil resmi
Yaptığın yorum ve analiz için çok teşekkür ederim İlber hoca zaten türkiye'deki sayılı tarihçilerden bir tanesi kitapları her daim okunmaya değer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.