Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
J. M. COETZEE & BARBARLARI BEKLERKEN
Güney Afrikalı olan yazarımız John Maxwell Coetzee , 1983 ve 1999 yılları Man Booker Ödüllerinin sahibi olarak, bu ödülü iki kez kazanan tek yazar olma vasfını hâlâ elinde tutuyor. Daha sonra 2003 yılına gelindiğinde ise; "Eserlerinde analitik zeka ve verimli diyaloglarla yabancılaşmayı anlattığı" gerekçesi ile Nobel'e layık görülür. Okuduğum bu ilk kitabı ile tanışmış olduğum Coetzee'nin,tek kitabı ile olsa dahi, aldığı tüm ödülleri sonuna kadar hakettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. "Waiting for the Barbarians" orijinal ismiyle ilk defa 1980 yılında yayınlanan ve 2006 yılında dilimize çevrilen bu eser, adını çağdaş Yunan şairlerinden, İstanbullu Konstantinos Kavafis'in aynı adlı şiirinden alıyor : ... Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa? Nasıl da asıldı yüzü herkesin! Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar, Neden herkes dalgın dönüyor evine?Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi. Ve sınır boyundan dönen habercilere göre, Barbarlar diye kimseler yokmuş artık. Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan? Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza ! Eser boyunca hikayenin geçtiği ülkenin ismi net olarak verilmiyor ancak kullanılan tasvirlerden biz bu ülkenin Güney Afrika olduğunu anlayabiliyoruz. Bu ülke üzerinde bulunan hayali bir imparatorluk... Bu imparatorluğun sınır bölgesinde bir kasaba... Ve bu kasabada yaşayan, taşralı bir sulh hakimi ... Bu hakim, melankolik,nazik ve çokça duyarlı bir kişiliktir. Kitaba ismini veren ve barbar olarak nitelenen kişiler ise, geçim kaynağı hayvancılık olan, sahip olduğu sürülerin peşinde dağ bayır demeden gezen göçebe insanlardır. Gerek devlet yetkilileri, gerek askerler gerekse yerleşik halk tarafından sürekli hor görülen, aşağılanan, her türlü baskıya zulme layık bulunan, toplumun ikinci hatta üçüncü, dördüncü, beşinci kesimidir barbarlar... Barbar olmayıp, medeniyet maskesi takmış olan ve bununla gurur duyanlar bir söylenti yayarlar imparatorlukta.Güya barbarlar, kadın ve kızları kaçırıp tecavüz etmekte, gasp yapmakta ve yakın bir zamanda da imparatorluğa karşı savaş açmaya hazırlanmaktadırlar. Tabi tüm bu söylentiler, iddialar ve iftiralar şiddeti meşrulaştırmak için kullanılan bir kılıftır sadece. İncelemeler yapmak ve bölgeyi barbarlardan korumak amacıyla başkentten bir yetkili gönderilir kasabaya, Albay Joll...Bu Albay, ismi lazım değil, bizim eski bir orgeneralimiz gibi astığım astık kestiğim kestik cinsinden, iliklerine kadar faşişt bir tip tabi. Akla hayale sığmaz işkenceler yapar ve yaptırır barbarlara ki bu satırları okuduğumda tüylerim ürperdi, okuyucuya o derece başarılı yansıtılmış yani. Ana kahramanımız hakim ise, suçlu ile suçsuzu ayırt edebilecek derecede donanımlı ve vicdanlı olduğu için bunca haksızlığa boyun eğemez. Bir gün karakolun önünde, işkencelere tabi tutulmuş ve gözleri kör bırakılmış olan genç bir dilenci kız ile karşılaşır. Zaman içerisinde kadının masumiyetini anlayan hakim, bir kafile ile beraber haftalarca süren yolculuğun ardından, barbarları bulunduğu bölgeye ulaşır ve genç kızı ailesine teslim eder. Kasabasına dönen hakim , zaten bahane arayan yetkililerce "düşmanla işbirliği yaparak, vatana ihanet etmek" suçundan tutuklanır. Ve asıl hikayemiz de bundan sonra başlar. Adalet adına onurluca mücadele veren hakim , yaşadığı bölgede seyreden bu haksızlıklara, baskılara ve işkencelere kayıtsız kalmayı, susarak güçlüden yana tavır takınmayı vicdanına yediremez. Zulme direnmek uğruna, her ne kadar trajik sonlar doğuracağını bilse de, mesleğinden ve hatta canından olmaya razıdır. Sömürgeci devletlerin ve zihniyetlerin, halkları nasıl kırdığına, kırdırdığına ve yavaştan nasıl yokettiğine bir kez daha şahitlik etmek isterseniz, Coetzee 'nin emperyalist düzeni alegorik bir şekilde, korkmadan, çekinmeden eleştirdiği bu kitap tam size göre. İç monolog tekniğinin ustaca kullanıldığı, harika içselleştirmelerin yer aldığı eserde yer yer distopik unsurlara da rastlıyoruz. Adına barbarlar denilen, üzerine görgüsüz, cahil, medeniyetsiz yaftası yapıştırılan zümre mi daha barbar, yoksa boynuna uygarlık tasması geçirmiş sözümona insanlar mı? Okuyup, kendiniz karar verin efendim... ***Haksız yere çile çekenlere tanıklık etmek zorunda kalanların yazgısı, haksızlığın utancını duymaktır. ***Parasız, dayısız, doğru dürüst eğitim görmemiş gençler için doruğa tırmanmak kolay değil! ***O akşam işimi yaparken her an muhtemelen neler olup bittiğinin farkındayım ve kulağım insan acısının tonuna odaklı. ***Biz uyurken gece korkunç şeyler oluyor,"mu diyeyim?Büyük balık küçük balığı yiyor, ama dünya dönmeye devam ediyor. ***Hiçbir şey öğrenmemiş olarak öleceğiz. Hepimizin derinliklerinde, kaskatı, anlayışsız bir şey var gibi görünüyor. ***Kışlayı genişletip doğru dürüst hücreler inşa edeceklermiş."Ah,evet!"diyorum,"uygarlığın kara çiçeğinin açma zamanı geldi "anlamıyorlar. ***Ama beni en çok utandıran, yok oluşa karşı en fazla kayıtsız bırakan şey, huzursuzluğumun ne kadar dış etkenlere, bir gün penceremin altında ağlayıp ertesi gün ağlamaz olan bir bebeğe bağlı olduğunu bilmek.
Barbarları Beklerken
Barbarları BeklerkenJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 20151,544 okunma
··
187 görüntüleme
AkilliBidik okurunun profil resmi
Coetzee'yi çok severim, Barbarları Beklerken'i okuduğumda ben de çok etkilenmiştim. Ne güzel incelemişsin, ellerine sağlık... Ana karakteri Dostoyevski olan "Petersburg'lu Usta"sı bende sırada, okunmayı bekliyor...
Seda okurunun profil resmi
Şu anda Yavaş Adam ını okuyorum, bitince hemen Utanç a başlayacağım, seriye bağladım🤣teşekkür ederim
AkilliBidik
AkilliBidik
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.