Sabahattin Ali gerçekten büyük bir yazar. Bazı yazarlar vardır herkes okur ve herkes okuyunca çok önemli görülür ama öyle değildir. Sabahattin Ali de ise tam tersi. Hakettiği değeri göremeyen biri. Eserleri insanı derinden etkiliyor ve kitabı bitirince bir süre etkisinde kalıp düşünüyorsunuz İçimizde ki şeytan 1940'lı yıllarda yazılmış bir roman. O zaman ki yanlış batılılaşma ve çatışan değer yargılarını tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermiş. Kitapta insanın içinde olan şeytanın - ya da şeytana mâl ettiğimiz içimiz de ki kötülüklerin - insana neler yaptırdığını ve bu şeytanla baş etmek için verdiğimiz savaş anlatılıyor. Ömer'i düşününce; kişinin içinde ki iyilik mi kötülük mi galip gelecek bilemiyorsunuz. Macide'yi düşünce; saf ve temiz duygularla hareket eden insanların her zaman var olduğunu bir daha hatırlıyorsunuz. Kısacası şu; bazen doğru olmadığını bildiğimiz halde o doğru olamayan şeyi yaparız. Sonra pişman oluruz. Hayır hayır bir daha yapmayacağım içimde ki şeytan buna sebep oluyor diye. Ama sonra olmaması gereken şeyleri yapmaya devam ederiz. Bu durum bizi başkalarına karşı olan görüşlerimiz de de etkili olmaya başlar. Sabahattin Ali kitapta bu durumu şöyle açıklamış; kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi? Gerçekten de öyle, insan kendisinde olmayan bir şeyi karşı tarafta da rahat rahat göremez. Halbuki değindiği bir diğer nokta şu; sizin şeytan diye gördüğünüz şey aslında bizim gururumuzun salaklığımızın uydurması. Içimizde ki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... Içimizde şeytan yok, içimizde acz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadi var...

İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Can Yayınları · 2019171,9bin okunma

··

75 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Mehtap Çelik