Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

494 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
69 Yıllık Memleket Hasreti
Kitabın içeriği kadar yazarın kısa bir özgeçmişinden bahsetmenin doğru olacağını düşünüyorum. Cengiz Dağcı Kırım Tatarı roman yazarı. (Gurzuf 1919-2011 Londra) Çocukluğu Kızıltaş (Kırım) köyünde geçti. Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken II. Dünya Savaşı çıktı. 1941`de Ukrayna cephesinde Almanlara esir düştü. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığındı. 1946 Ekiminde eşi ve kızıyla birlikte önce Edinburgh'a geldi. 1947 yılı başında Londra'ya geçti. 1974 yılında Londra'da Wimbledon yakınlarındaki Southfields'e yerleşti ve vatanından ayrıldığından bu yana hiç Kırım'a gitmedi. Cengiz Dağcı, Türkiye'ye hiç gelmediği halde kitaplarını Türkiye Türkçesi ile yazmış, kitaplarının ilk redaksiyonunu da şair Ziya Osman Saba yapmıştır. Türkiye'de yayınlanan eserleri sayesinde Türkiye'de birçok insan Kırım’ı ve Kırım Tatarları'nın yaşantılarını öğrenmiş oldu. Eserlerinde Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatını anlatır. (Stalin dönemi) Hüzünlü bir üslûbu vardır. Öğrencilerin okullarda sadece ders almak dışında, oyun oynamasından yanadır. Cengiz Dağcı, 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30 sularında Sauthfields'teki evinde vefat etti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun girişimleri ile Türkiye'den katılan kalabalık bir topluluk tarafından, 2 Ekim 2011 Pazar günü 69 yıldır görmediği Yalta'ya bağlı Kızıltaş köyünde toprağa verildi. Yazar böylece ebedi uykusunu doğduğu topraklarda uyumak imkânına kavuştu Aşağı yukarı Türkiye' den sürgün yemiş nice düşünce suçluları gibi hayatı. Maalesef insanlarımız devlet ile mevcut hükmet arasındaki farkı anlamış değiller tam olarak. Her siyasi ideloji kendi düşmanını yaratır ve eğer bu düşmanlar (düşmanlıkları tartışılır) yüksek perdeden konuşuyorsa ya cezaevini boylar ya öldürülür ya da Cengiz Dağcı gibi sürgün hayatı sürer. Dünyanın her yerinde bu böyledir. E tabi onca mahpusluk, sürgün de memleket hasretini beraberinde getirir. Ya içine atarsın erkenden ölürsün ya da içindekileri mürekkebe dökersin. "Onlar da İnsandı" (!) Kitabın adı, Rus zulmüne uğrayan Türklerin dramına üzülen bir yazarın dış ses olarak bir yorumu olarak geldi fakat aldığım cevap, Hz. Muhammedin Taif' te onu taşlayan insanlar için allahtan taş atanları bağışlamasını istemesiyle aynıydı. Demek ki 69 yıl çekilen memleket hasreti, insanı böyle büyütüyormuş. Rus-köylü savaşı hepimizin malumudur. Aşağı yukarı 5 milyon insan bu savaşta ölmüştür. Savaşın nedenine dair tarihsel bir bakış açısı kazanmak için kısa bir özet geçelim ve bitirelim. Öncelikle şunu belirtmeliyim yeryüzünde gerçek bir komünizm uygulanamamıştır. Zenginlerin çok zengin fakirlerin çok fakir olduğu sisteme kapitalizm denir. Kapitalizmde insanlar otomatik robotlardır. Eşek gibi çalışır patronlarını zengin eder. Kendilerinin hiçbir sosyal hakları yoktur. Haftanın 7 günü ve 12-16 saat arası çalışır ve kazandıkları parayla üretilen ürünleri tüketmekle görevlidir. Kıdem tazminatı, işsizlik fonu, sağlık sigortası, haftasonu tatilleri, 8 saat çalışma süreleri, çocuk işçiliğin yasaklanması, kadınların doğum izinleri v.b. sosyalizm ve komünizmin getirdiği reformlardır. (İngiltere' de sanayi devriminden sonra Avrupa' nın kapitalizmi tam anlamıyla yukarıdaki zor şartlarla destekleniyordu. Kısacası kapitalizm, rekabetçi ve liberal ekonomiyle gelişen fakat sosyal ve hümanizma açısından tam bir felaketti. Diğer yandan sosyalizm&komünizm serbest piyasası olmadığı için teknolojik gelişmeler ağır ilerleyip refah olarak nirvanaya ulaşıyordu. Dipnot: En iyi sistem karma ekonomidir. Gelelim Rusya' ya. Lenin' cim toprak reformu yaptı. Nedir toprak reformu? Ülkede kaç kişiyiz? 100 Kaç birim toprak var? 100 Herkese 1 birim toprak verdim gitti. Ne güzel değil mi? Herkesin ekip biçeceği toprağı oldu. Maalesef o iş öyle olmuyor canlar. 100 birim toprağı ekebilecek nitelikte insan sayısı 30-40 arasında kaldı. (hastalar,yaşlılar,çocuklar, hamileler, çiftçi olmayanlar) Bu da demek oluyor ki 100 birim topraktan %30-40 mahsül alındı ve Rusya da kıtlık baş gösterdi. İnsanlar açlıktan kedi, köpek, sıçan, insan yedi. Evet insan yedi. Gelelim Staline, peki o ne yaptı? Köylüye verilen toprakları geri aldı ve sadece çiftçi olan insanlara toprak verdi. Makineleşmeye geçildi ve sorun çözüldü. Peki size bir soru. Siz dahil herkese 1 daire veriliyor. Aradan yıllar geçiyor ve daireniz elinizden geri alınıyor. Bir anda kiracı oluyorsunuz. Ne hissederdiniz? Evet Köylüler de buna itiraz etti ve Rus-köylü savaşları neticesinde 5 milyon köylü hayatını kaybetti. Lenin' in hatasını düzeltmek 5 milyon insanın ölümüne neden oldu. Toprak reformu iyi bir şeydir fakat herkesi toprak sahibi yapmak kötü bir şeydir. Charles de Gaulle ' nin de dediği gibi politika, politikacılara bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. İşte yazarımız Cengiz Dağcı da, Stalin' in köylüden toprakları geri aldığında ortaya çıkan zulmün alegorisini bizlere sunuyor. Son söz olarak memleketine hasret kalmış bir vatanseverin mezarını doğduğu topraklara getiren Ahmet Davutoğlu' na teşekkür ediyorum. Siyasi ideolojisi kim olursa olsun, kimse memleketine hasret bırakılacak kadar kötü değildir. Hele ki bu düşünce suçuyla gerçekleşiyorsa... ~~Kitapla kalın~~
Onlar da İnsandı
Onlar da İnsandıCengiz Dağcı · Ötüken Neşriyat · 20202,869 okunma
··
1 artı 1'leme
·
1.166 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.