Bu bir ACI ÇEKME incelemesidir
Acı : Üzüntü verici , dokunaklı .
Acı çekmek : Uzun süre üzüntü içinde bulunmak .
" İnsan ya acılarını unutmasını ya da mezarını kazmasını bilmelidir . " ( Balzac )
" Büyük acılar kadar bizi olgunlaştıran bir şey yoktur . " ( Alfred De Musset )
" Acı çekmemiş olmak en büyük acıdır . "
( Cicero )
" Acıların en büyüğü kendini suçlu hissetmektir . " ( Jane Austen )
" Bazı acılar ilaç yerine geçer . "
( Shakespeare )
" İnsan bir çıraktır . Acıda onun ustasıdır . Hiç kimse acı çekmedikçe kendisini tanıyamaz . " ( Alfred De Müddet )
Ne demek acı , ne demek acı çekmek . Nasıl bir şeyki bu duygu herkes bu duygu hakkında bir fikre sahip olabilir ?
Nasıl olur da bir duygu kimini yıkıp geçerken , kimini de güçlendirir . Kiminin şifası olurken , kiminin derdi , kiminin kibri , kiminin de pişmanlığı olur .
İçine iki üç kaşık pulbiber atılmış bir yemeği yedikten sonra dilimizde duyduğumuz keskin tat mıdır acı ?
Peki ya parmağımız kesildiğinde canımızı yakan his midir acı ?
Ya da birini üzdüğümüzde hissettiğimiz vicdan azabı mıdır ?
Acı sadece bunlardan mı ibarettir ? Somut ve görebileceğimiz , anlayabileceğimiz yukarıdaki örneklerde ki basit midir acı ?
Acı sadece duygularımızla algılayabileceğimiz nicel bir kavram mıdır ?
Ölçebileceğimiz , miktarını bileceğimiz ya da bir birimle söyleyebileceğimiz bit duygu mudur acı ?
HAYIR . HAYIR . HAYIR .
ACI sanılanın aksine somut ve nicel değildir . Ölçülemez , miktarı bilinmez , bir birimi yoktur . Çünkü hiçbirimiz
" Ben iki kg \ gr \ litre acı çekiyorum . " ya da
" Bana şuradan iki paket acı ver . " diyemeyiz .
Acı öyle bir duygudur ki hiçbir şekilde onu göremediğimiz halde bazen yokoluşun bazense kurtarıcın olur .
İşte yabacıyı okurken böyleydim . ACI ÇEKMEK istedim . Sanılanın aksine , çoğumuzun bildiğinin dışında ACI ne demek , bilmek , ölçebilmek ya da onu bir kabın içine koymak , kabın şeklini vermek istedim ama olmadı . Hissedemedim acıyı . Acı çekemedim , belli ki acı özel bir duygu , olgunlaştırabilen , hatta yaramızı durdurabilecekken kanatmayı seçen tek duygu . En önemlisi acı sorgulatabilen , yaşamı iliklerine kadar sorgulamanın sağlayabilecek bir duygu .Öyle ki Marseult insanı sorgulamaya iten bir yabancı , bir umursamaz , bir acı . Kitapta yabancının sadece Marseult olduğunu söyleyemeyiz , kitaptaki her karakter birer yabancıydı aslında . Marie ' de , öldürülen arapta , savcı da , ölen Bayan Marseult ' da ...
Yabancıyı okurken hissettiğim en keskin duygu kesinlikle sorgulamaktı . Hatta öyle ki okula giderken yoldan geçen insanların acı çekip çekmediklerine , Marseult ' u tanıyıp tanımadıklarına , jestlerine , mimiklerine , el kol hareketlerine incelemeye başladım . Okula gittim , yine öğretmenlerimde , arkadaşlarımda bu duyguyu aramaya başladım ama bulamadım . O zaman anladım ki acı çekmek hem özel , hem nitel, hem de kendisini gizleyen bir duygu .
Sonra son yaprağına geldim kitabın . Bitmişti kitap ama ben de bitmiştim kitapla beraber . Ellerin buz gibiydi ama sanırım Marseult ' un umursamaz tavırları bana da geçmişti ki hiç aldırmadan düşünmeye başladım .
İşte bu sefer anlamıştım ki ACI evrensel bir duygu . Bütün insanlar aynı dilde acı çeker tıpkı aynı dilde gülümseyip aynı dilde üzüldükleri gibi . işte belki de bu yüzden bütün insanların ortak noktasıdır acı .
Marseult bana toplumdan dışlanmışların , yaramıza tuz basanları , gerçeği duymak istemeyenleri , dışlananları , reddedenleri ve kendini böyle savunanları hatırlattı .
Farklıydı Matseult . Hem de çok farklıydı . Kalp atışlarıda bizden farklı mı atıyor bilmiyorum ama kesinlikle beyni bizden çok daha farklı çalışıyordu . Hatta çok farklı çalışıyordu. Nasıl olurda bir insan annesinin ölümüne üzülmez , evlenmeyi , hatta kiminle evleneceğini seçmenin bile boş olduğunu düşünür ve umursamaz , öleceğini ve temyiz dilekçesinin reddedildiğini öğrendiği halde bu kadar sakin durur ve nasıl olurda şu dünyadaki en mutlu anın bir kişinin idamını izlemek olduğunu düşünür . Evet farklıydı Marseult ama bu onun dışlanmasını gerektiriyor muydu ?
Hatta idama gidip gitmeyeceğinin kararı verilirken bu karar nasıl olurda suçuyla değil de duygularıyla yargılanmasını gerektirir ? Bu doğru mudur. Bir kişi suçundan pişmanlık duymuyorsa bu onun suçunun duygularıyla yargılanmasının gerekçesi olabilir mi ?
Ya da bir kişi her ne suç işlemiş olursa olsun bu onun idamı için yeterli midir ? Zor sorular ama Marseult ' u çözmek kadar zor değil kesinlikle ...
Kitabı okurken Marseult ceza almalı , ya da bir arabın öldürülmesinde suçlumuydu diye sordum kendi içimden ve evet sonunda anladım het be kadar Marseult kötü biri olmasa bile ( ki bunu bile çözemedim ) bir suç işlemişti. Kitapta öldürülen araptan pek bahsedilmemişti ama belkide Marseult ' un yaptığı bir çocuğu babasından , bir kadını eşinden , bir insanı hayattan koparmıştı ve evet bu kesinlikle suçtu !
Marseult ' un bunu niye yaptın sorusuna güneş vardı demesine ne demeli pek bilmiyorum ama pek normal bir cevap değildi ya da bir insanı hayattan , çocuklarından , eşinden koparmak bir güneşe bağlanılabilir miydi ?
Böyle böyle Marseult ' u bu tür durumlarda sorumlu görmek insana kesinlikle acı veriyordu , vicdan azabı çaktırıyordu . Neden olduğunu bilmiyorum ama bunun sebebini kitabın anlatılışına ya da Albert Camus ' un karakterine verebiliriz diye düşünüyorum . İyi günler Marseult !
On iki yaşımdayım ve kesinlikle yabacı şu ana kadar okuduğum en ilginç ve en farklı kitap