Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

376 syf.
1/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Kapkaranlık Ormanda öyle kötü bir kitap ki bunu nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum. Hani bizde tam istediğimiz şekilde karşılığı olmayan bir kelime var ya “cringe”, bu kitap tam olarak böyle. Kimin adına utanç duyacağınızı şaşıracaksınız. (Ayrıca yorum SPOİLER içeriyor olacak, üzgünüm ama başka nasıl bu kitabın ne kadar kötü olduğunu anlatabilirim ki?) Sadece 100 sayfasını anlatayım kitabımızın ve nasıl zorlama, nasıl kötü olduğunu görünce böylece benim gibi “harika bir bestseller polisiyesi” olduğu masalına aldanıp da paranızı çöpe atmayın. Leonora, 16 yaşında Lee, şimdilerde Nora olan ama belli ki bunu kendi de tam bilmeyen, 26 yaşında bir yetişkin. Öyle bir iddiası var yani yazarın. Nora yetişkinmiş falan filan. Kendisi polisiye roman yazarı. Yalnız yaşıyor, kimsesiz ve sözde yıllarca çalışıp didinerek kurduğu bir hayatı var. Arkadaşları, ara sıra nükseden ilişkileri, rızkını kazanacak kadar satan romanları ve çok daha önemlisi, bu büyük bir iddia bence kitabı düşünürsek, karakteri, fikirleri, sağlıklı bir zihni falan var. Bir gün kendisi bir mail alıyor. Eski en iyi arkadaşı Clare’ın şimdiki en iyi arkadaşı olmaya çalışan, sözde 26 yaşındaki patolojik diğer vakamız Flo’dan. Flo, Nora’yı Clare’in bekarlığa veda partisine ısrarla davet ediyor. Normal insanlar nasıl tepki verir? Abi n’alaka, on yıldır ne görmüşüm ne konuşmuşum, Flo kim bilmem, bana ne? Maile şöyle yazar: Hayır, teşekkürler, biz artık görüşmüyoruz. Ya da görmezden gelir. Ama Nora? Kendince olayı bir dedektif gibi irdelemeye başlıyor. Neden ben? Neden beni çağırıyorlar? Düğüne değil de neden partiye çağrıldım? Çok kişi de davet edilmemiş, neden ben? Gitmek zorundaydım. Hayır diyemem de. Gitmek istemiyorum ama ne diyebilirim ki? Gitmemezlik yapamam. Lanet olsun neden ben? Neden he, beni niye partiye çağırdılar. Vay ne büyük gizem, gerilim. Seni çağırdılar çünkü hepiniz patolojik vakalarsınız. 10 yıl geçtiği halde hepiniz 16 yaşında gibi davranan, yetişkin olamayan, ergen karakterli saçma sapan bir avuç delisiniz. Zaten yazar kendi de durduk yere karamsar bir atmosfer, saçma sorgular falan oluşturup bakın bu kitap polisiye kitabı, bakın nasıl geriliyoruz görüyorsunuz, bakın nasıl da kasvetli diye saçma paragraflarla bizi ikna etmeyi kafaya koymuş. Nora partiye gidiyor. Parti tabii ki birinin bilmem neyinin, bir ormanın derinliğinde, ıssız ve izbe bir evinde yapılıyor. Ama hakkını yemeyelim, kasım ayında olmalarına rağmen beklentimizin aksine ahşap bir kulübeye değil cam eve davetliler. Ormanın sizi sinsi sinsi izlediği, çıt çıkmayan ve hiçbir insanın gelmediği, bilmediği izbe bir yer. Nora’nın tabiriyle: “Flo’nun halası nasıl biriydi? Bu ev resmen röntgenciler için inşa edilmiş gibiydi. Hayır, onlar izlemeyi seven insanlardı. Bunun tersi neydi? Teşhirci. İzlenmekten hoşlanan insanlar.” (s.84) Bu mantıkla yarışamazsınız, Nora böyle biri işte. Neyse, bu hasta varlık Clare geldiğinde içinden ona soramam, sormam lazım, sorsam mı diye böyle kurup dururken Clare sanki hiçbir şey olmamış, yıllardır görüşüyorlarmış ve aralarında hiçbir sorun yokmuş gibi hey nora, nasıl gidiyor, seni özledim modundadır. İnsan merak ediyor tabii. Madem ciddi bir mesele yok aranızda neden kankiliğiniz sona ermiş ve böyle saçma sapan davranıyorsunuz? Yahut madem ortada ciddi bir problem var ve siz birbirinizi silip atmışsınız, biz tam olarak bu aptal kitabı niye okuyoruz? Ve Nora sorar, niye beni çağırdın? Clare cevabı yapıştırır tabii, iyi kız. Sana bir şey söylemem lazım ve bunu yüz yüze yapmak istedim. What? Abi, beni başka bir şehirden yüzüme bir şey söylemek için kankin aracılığıyla ayağına ve bekarlığa veda partine mi getirdin? Abv. Nora böyle deyip kafasına bir tane patlatır sanıyoruz. Hatta ilginç olmak adına Clare’i öldürür, aslında seri katil odur ve kitap başlar falan ama o da ne? Kızımız, yani yazarımız, bambaşka bir gizemi açığa vurur. Artık Nora’nın sorgulayıp kendini derin bataklıklara atacak yeni bir malzemesi vardır. Clare der ki ben teeeeeeeeeeeeeeeeeeeee on yıl önce, hani biz çocukken, senin lisedeyken çıktığın James ile evleniyorum. Sana bir özür borcum yok ama özür dilerim. Bunu benden duy diye seni on yıl sonra ayağıma getirttim. Nasıl manyağım görüyorsun canım? Gel bir sarılalım. Tabii Nora Clare’i unutamadığı, aşamadığı gibi 16 yaşında başına gelen bu büyük aşkı asla unutmamıştır. James’i asla unutmamıştır. Onun değişebileceğini bile düşünmüyordur. Çünkü neden ergenliğinde ve yetişkinliğinde aynı olmasın ki? Nora değil mesela akdkskfd Aynı 16 yaşında olduğu gibi özellikle vücudun üst bölgesinde yer alan ve kullanılmadığı taktirde insanı sinirlendirebilen bir organı birebir aynıdır, şöyle boyun üstü falan. Yıldınız, değil mi? İtiraf edin. Ve parti başlar. Parti Flo tarafından her detayına kadar planlanmış, Clare’in hak ettiği derecede mükemmel ve özenli bir partidir. Flo sürekli bunu söyler. Nasıl da planlar ve hazırlıklar yaptığından bahseder. Peki gördüğümüz parti nedir? Bakalım: Hiç süslenmemiş ıssız bir cam eve, Clare’in şu anki pek de yakını olmayan iki arkadaşı ve on yıldır görüşmediği iki eski arkadaşı, dondurulmuş yiyecekler, alkol. VAY BE! Abi, kim kime böyle parti organize eder? Of, en önemli şeyi söylemeyi unuttum. Arada İphone’undan müzik bile açıyor! Hey yavrum hey, siz de sanın size değer veren arkadaşınız falan var. (Burada Nora’nın evlere şenlik süslenmesini de anlatmasam olmaz. Makyajdan zerre anlamam ama buna iyi güldüm be yazar, thank you. “Pek makyaj yapmazdım ama yanımda dudak parlatıcısı ve maskara gibi temel malzemeler vardı. Allığım olmadığından yüzüme renk vermesi umuduyla yanaklarıma dudak parlatıcımdan sürüp biraz ovuşturdum.” (S.85) Eskilerin yanak çimdiklemesi vs. dudak parlatıcısı.) Partimiz başlar, dondurulmuş pizza eşliğinde şampanya, tekila, bilmem ne içip duran grubumuzda komik anlar yaşanır. 6 aylık bebesini pek de tanımadığı Clare için bırakıp gelen Melenie, alkol neyse de uyuşturucu alamam dediği için tepki görür. İçin abi bana ne ama halamın evinde içmesek mi diyen Flo küçümsenir, Nora ise beni ayıplamayın ama her türlü haltı yapmış biri olarak kokain sevmiyorum bro diye içinden geçirir. Uyuşturucu sevmediği ve kullanmadığı için ayıplanan insanlar mı var? Bize söylüyor bunu yazar. Ayıplamayın Nora’yı, her şeye tamam ama kokain ı-ıhhh. Okey? Her türlü alkolü alıp kafaları çeken grubumuz ve bilhassa Nora nedense pek de sarhoş gibi değildir ama birden “Hiç yapmadım” oynamaya karar verdiklerinde ortalık karışır. Nora odasına çekilip on yıldır hiç görmediği, tipini bilmediği ve hâlâ o tanıdığı adam olduğunu sandığı James’i ve nasıl olup da Clare ile evlenmeye karar verdiği, onu unutamadığını falan düşünür. “James’ten de kendimden de nefret ediyordum. Ve evet, söylediklerimin gelmiş geçmiş en büyük ezik sayılmama neden olabileceğinin tamamen farkındayım: On altı yaşındayken bir oğlanla tanışıp lanet olasıca on yılını onu takıntı haline getirerek geçiren bir kız. … Eğer barın tekinde kendimle karşılaşıp sohbet etmeye kalkışsaydım ben de kendimden tiksinirdim.” (S. 83) Bu alıntı aslında kitabımızın, içindeki saçmalıkların ve kitaba olan hislerimin özeti. Anlamadığım bunun tiksindirici, ezikçe ve saçma olduğunu bilen bir insan niye bu kitabı yazar? Her yönüyle çok saçma… Mesela Nora cidden James’i takıntı haline getirse bu kadar saçma olmazdı ama ortada takıntı bile yok. On yıl aramamış, sormamış, merak etmemiş, düşünmemişsin ama asla unutmamışsın ve birden ikisi de hoooop aklında yer ediyor. Neyse, bir şey demiyorum ben. Buralarda saçma sapan olaylar devam ediyor. Kitabın esas mevzusu olan birinin ölmesi ve katilin aranması meselesine gizem katmak için yazar sürekli şey yapıyor, tam olay ortaya çıkacak -ki inanın biz kitabın ilk sayfasında falan olayı zaten tahmin ettik, ortada bir gizem yoktu- “Sonra ne oldu?” diyerek araya girip o kısma gelene kadar birkaç sayfa daha boş yapıyor. Bekarlığa veda partisinde atış poligonuna gitmek, ruh çağırmak falan derken bu eğlenceli partimiz birinin ölümüyle nihayet duruyor ve tabii ki kızımız hafızasını kaybediyor ve tabii ki baş şüpheli o bla bla bla. Bunları geçelim. Ben size şimdi Nora’dan ve onun ciddi ciddi patalojik bir karakter oluşundan bahsetmek istiyorum. Hani kızıp deriz ya hastasın sen! Yok, bu öyle değil. Nora bildiğiniz hasta, bir yere kapatılıp tedavi görmesi gerektiğini düşünüyorum. Kitapta denge namına hiçbir şey yok ve kitabın sonunda Nora çok kişilikli falan çıkarsa belki ancak o zaman bir nebze anlam kazanır. En başta ismi Leonora olan birinin kendini Leo, Lee, Nora ve L.N. Shaw diye ayrı ayrı şekilde bilmesi ve asla bunlardan birini ciddi anlamda benimseyip seçememesini mi söylesek? 15 yaşının bitmesine yakın tanıştığı popi oğlanla aniden cinsellik bazlı, elli ton serisini aratmayacağını iddia ettiği bir ilişki yaşamasından ve o ana kadar yetişkin olduğunu iddia ederken hamile olup çocuk aldırınca korkak çocuklar olduklarından bahsetmesinden mi dem vursak? Ya da karnındaki canlı için “Bir hücre kümesinin kaybından ötürü öyle abartılı bir suçluluk hissetmiyordum.”S. 283, sözlerini mi incelesek? (Evet, bu dünyada çok defa yaşanılan bir olay ve bu kitapta olması da şoke edici değil. Zaten takıldığım bir insanın çocuğunu aldırabilmesi gerçeği değil, dünya kötülük kaynıyor. Mesele ona her türlü kötülüğü yapmış, yapmakta olan insanlara bile kızamayacak kadar iyi kalpli olup herkesin içinde bir iyilik arayan saf kızımızın bir bebeğin aldırılmasından böyle gaddarca bahsedebilmesi. Anlattığı gibi bir insanın, bunu yaptırdıktan sonra gerçekten acı çekmesini ve üzülmesini falan bekliyor insan. Çünkü her şeye ağlayabilen, on yıl önce yaşadıkları 6 aylık fiziksel ilişkiyi bile kutsal bir aşk gibi hatırlayıp gözyaşlarına boğulan birinden bahsediyoruz.) Yazar olan birinin kitap yazmakla ilgili söylediği şu sözlere ne desek peki? “İşimizde, yeniden kullanmak için ölü ilişkilerin ve unutulmuş tartışmaların cesetlerini eşeleyen leş kargaları olduğumuzu… (S. 168) Yahut tüm kitap boyunca onu aşağılayan, alaya alan, laf sokan insanlara değil sesli bir tepki vermek içinden yapılan bu kötü davranışları bile anlayamayacak kadar ezik bir karakter izlenimi çizen kızımızın hastanede onunla ilgilenen anlayışlı hemşire ve doktora ağzına geleni söylemesi ve onu muayene etmeye çalışan doktorun aşağıladığını düşünmesi? Ya da polis tarafından sorgulanırken bir avukatın onun için ne yapabileceğini, polise güvenmekten başka bir çözüm yolu olamayacağına inanması? Bunlar ve daha nicesi, beni gerçekten de Leonora Shaw karakterinin hasta bir kadın karakter olduğunu düşünmeye itti. Ama işin kötüsü yazarın asla böyle bir gayesi olmaması ve bunları bilinçli bile yazdığını düşünmemem. Yani kitap o kadar kötü arkadaşlar, bilmem anlatabiliyor muyum? Ve sonunda kitabı bitirdim. Yorumun ilk kısmını 100. sayfalardan sonra kafamı duvara vurmamak adına, bundan önceki kısmını da tamamen aynı sebeplerle bitmesine 100 sayfa kala yazdım. Şimdi ise kitabı bitirmiş olarak buradayım. Aslında en başından beri katilin kim olduğu, olayın nasıl gelişeceği bile çok ucuz hamlelerle belli edildiğinden onları da yazarak spoilerın dibine vurabilirdik ama yine de merak edip okumak isteyenler varsa diye kurgunun "gizemli (göz devirme)" ögelerini saklı tutmak adına elimden geleni yaptım. Kitabı bitirmeye katlanmamın tek sebebi belki de gerçekten şizofreni ya da çoklu kişilik sorunu yaşayan bir insanın zihni anlatılıyordur, öyleyse yazar cidden başarılıdır umuduna tutunmamdı ama heyhat, bunların hepsi tamamen bilinçsizce ortaya dökülmüş saçmalıklar. Kapkaranlık Ormanda'yı sevmedim, beğenmedim ve asla kimseye tavsiye etmiyorum. Bu kitap herkesin polisiye yazamayacağının en büyük delillerinden biri olabilir. Aynı kurguyu basit bir romance olarak yazmayı deneseydi, en azından bir kitlenin seveceğini düşünüyorum fakat bu kitabı ciddi ciddi polisiye seven birinin neden sevebileceğini idrak edemiyorum. Eğer sebebini bilen varsa cevabını beklerim. Sevgiler.
Kapkaranlık Ormanda
Kapkaranlık OrmandaRuth Ware · Yabancı Yayınları · 2016578 okunma
··1 alıntı·
1.122 görüntüleme
Nisa Kızılkaya okurunun profil resmi
Ben bu yorumu niye kitabı alıp,okuduktan(pardon can çekiştikten demeliydin) sonra gördüm ki😂 kahkahalar atarak okudum incelemenizi. Gercekten berbat bi polisiye. Grange'ın tüm serilerini okumuş bir polisiye tutkunu olarak demeliyim ki o polisiyeyse bu ne??
allthebrightstories okurunun profil resmi
üzüldüm sonradan görmenize, büyük bir zahmetten kurtulurdunuz 🥹
Aycan okurunun profil resmi
Offf helal olsun. Biri de gelip desin ki yazdığın her şey saçmalık dbdj ben diyenin aklından şüphe ederim, bu kitaba para verenlere de acıdım :'p böyle rezil bir şey yazarlarsa böyle aşağılanmayı da hesaba katmalılar.
SA okurunun profil resmi
Ay ben bu kitabı okuyordum yıllar önce ve aynen bu dedikleriniz yüzünden kitabı yarım bırakmıştım Nora cidden hasta ediyordu insanı yani yazar gizem yaratmaya çalışırken fena s.çmış gibiydi, şu an sonunu asla getirmediğim için sonunu bilmediğimi hatırladım sonunda ne oluyordu? :D
allthebrightstories okurunun profil resmi
Ay sonunu çok hatırlayamadım, adını unutuyorum bazen kitabın, öyle kötüydü ama sanırım her şeyi yapan şu eski kankinin yeni kankisiydi, kıskançlıktan ötürü 😅
2 sonraki yanıtı göster
Ben İrem Kütüphaneme Hoşgeldiniz okurunun profil resmi
SPOILERRRR Haha yorumuna bayıldım keşke kitabı okumak yerine direk yorumu okusaydım kitabın konusu kadar sonunda havada kalmış e postayı açtı da ne oldu yeni bir maceramı bir önce ki macera e posta ile başladı bu da ki öyle olacak :) Ayrıca 16 yasindaymişsin 10 yıl geçmiş 26 yaşındasın o köprüden çok sular akmış olmalı hayır kız seni düğününe çağırmamiş ne işin var bekarlığa veda da bir de aklıma takılan kadın nefes alan herkese aşık oluyor kadın erkek demeden orayı anlamadım acaba tercumemi sıkıntı
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.