Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

KENDİSİNDEN UTANÇ DUYULAN ÇOCUKLAR VE ÇOCUKLARI İÇİN HAYAL KIRIKLIĞI YAŞAYAN ÇOK ÜZGÜN EBEVEYNLER HAKKINDA/ LGBTİ+ ONUR HAFTASI LGBTi+ Onur Haftası'nda, bazı forumlarda ve gruplarda bazı sorular görüyorum. "Çocuğunuz LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender...) birey olsa onu kabul eder miydiniz?" gibi sorular. Altına ise ebeveynler ya da çocuk sahibi olduklarını varsayan gençler cevaplar yazıyor. Kimi ahlaki sorgulara giriyor, kimi dini duygularla çelişkiler yaşıyor, kimileri reddediyor, kimileri ise yanında olacağını, hatta birlikte onur yürüyüşüne dahi katılabileceğini söylüyor. Evet, eşcinsellik 1990 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından "Akıl hastalıkları" listesinden çıkarıldı. Yani, "Cinsel yönelim, tek başına, bir rahatsızlık/hastalık olarak kabul edilemez" Bu durumun biyolojik/psikolojik etmenleri ise tartışılmaya devam ediliyor. Biyolojik kökenli olmayan yönelimlerin çoğu psikolojik alt sebepler taşıyor diyebiliriz, sebepler oldukça girift olsa da birey, içinde bulunduğu en küçük toplumdan büyük topluma geçiş yapar, dolayısıyla nasıl bir ailede doğduğunuz, sadece cinsel yöneliminiz değil birçok noktada azımsanamayacak bir etkide bulunur. Ama benim burada dikkat çekmek istediğim başka bir nokta var. "Bir çocuğu kabul etmek/reddetmek" Öncelikle böyle bir soru soran ve bu soru üzerinden olumlu olumsuz fikir yürüten insanlar adına "cringe" yaşadığımı söyleyebilirim. (cringe:başkası adına utanmak) Çocukları üzerinden hak iddia eden, onu kabul edilecek ya da reddedecek konuma koyarak kendi psikolojik gerçekliğinden uzaklaştıran, çünkü çocuğunu kendi ürünü gibi gören bireylerden bahsediyorum. Ve şaşırtmayan bir nokta da, bu konularda fikir yürüten, hatta soruyu soran insanların, eğitim durumunun toplum standartlarının üstünde olması. Anne-babaların, çocuğun gerçekliğini reddetmesinin altında kendilerinin çocuk üzerindeki bilinç dışı etkisinin içten içe farkında olmaları ve bunu gözardı etmeleri yatıyor. Çocukta ortaya çıkanlar, çoğunlukla ebeveynlerinin yansımaları. Bazen bu yansıma dolaylı yoldan oluyor, örneğin kişi, çocuğu yetiştirme çağında kendini tanımaya çalışmazsa, kendinde hiç fark etmediği bir unsuru bilinç dışı süreçlerle çocuğuna geçirme ihtimali yüksek. Biz ise olumlu yanları kendimize mal edip, kendimizce olumsuz addettiğimiz özellikler ise çocukta ortaya çıktığında hemen "Başka yerde öğrenmiş, bizim ailede böyle şeyler yoktu." gibi düşüncelere kapılıyoruz. Bu da bilinç düzeyi düşük ailelerin malesef sağlıklı kalmak için ürettiği bir savunma mekanizması. Farkındalık sahibi olan aileler ise çoğunlukla zor da olsa bu yüzleşmeyi yaşıyorlar ve bunun kavgasını çocukla vermek yerine kendilerini geliştirme yoluna gidiyorlar. (Malesef, az bir kesim bu.) Alice Miller Beden Asla Yalan Söylemez kitabında, "Hissetmeleri gerekeni hissettiğine inanan ve hissetmeyi kendilerine yasakladıkları duyguları hissetmemek için elinden geleni yapan bireyler, sonunda hastalanırlar, yani, kabullenmedikleri duyguları çocuklarına yansıtarak faturayı onlara ödetirler." der. Çocuk yetiştirmekle ilgili diğer tüm konularda olduğu gibi LGBTİ+ konusu da, ebeveyn olan, hatta iyi eğitim almış fakat bilinç düzeyini duygusal zeka ile birlikte yükseltmek zorunda hissetmemiş bireylerin kendi inanç, düşünce, duygusal karmaşıklıkları, "elaleme ne deriz?" gibi sosyal kaygıları etrafında dönüyor. Çocuklar bizim gizli kalmış arzularımızı beslemek, kötü yanlarımızı gizlemek gibi sebeplerle dünyaya gelmedi. Ama bir ebeveyn, kendisine hiç yöneltilmese de "Dünyaya bir varlık getiriyorsun, ne yüce! Peki sen bir varlık olarak neresindesin kendinin, ve dünyanın?" sorusunu hisseder. Ve sonra, bu soruyla başa çıkabilenler ve başa çıkamayanlar olarak ayrılırlar. Gelecekte, "Geliştirmediğim, belki zamanında ondan utandığım, belki kendi annemden ve babamdan ötürü saklamak zorunda kaldığım, travmalarım sonucu ortaya çıkan, yaşam şartlarımın etkisinin olduğu şu şu yönlerim, karanlık ve aydınlık yanlarımla yüzleşiyorum şimdi, dünyaya gelmesine vesile olduğum çocukla birlikte!" diyebilecek bilinçte, yürekte ebeveynlerin sesinin yükselmesini umarak bitirmek istiyorum sözlerimi. Bu haftanın aracılığıyla, kişiliğimizle, yaşantımızla daha derinden iletişim kurabildiğimiz ve bu iletişimin karanlık yanları için sabredip meyvelerini alabileceğimiz çağlar/zamanlar diliyorum.
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.