Gönderi

248 syf.
·
Puan vermedi
“Evsiz olmak isimsiz olmaktır"
Kapitalizm, varoluşu itibariyle kar marjını –sürekli- daha yukarı çekmek ve yeni pazar alanları bulmak zorundadır. Bunun için yoksul olan, yoksul kalması gereken yeni yerlere ihtiyaç duyar. Kapitalizme göre, bir insanın ya da bir toplumun yoksul kalmasının sebebi, yeteri kadar girişimci ve çalışkan olmamasıdır. Girişimciliğin ve çalışkanlığın değer ölçütü ise verimliliktir. Zaten zırvalık da burada başlar. Verimliliğin, gerçek anlamda bir verimlilik olup olmadığını kim belirleyecektir? Tabii ki; kapitalizm! #78204989 Girişinde Attila Jozsef’in çok sevdiğim “Yedinci” adlı şiiri ile başlıyor zaman tüneli ve her kıtanın sonunda Jozsef’in “sen kendin yedinci olmaya bak” dizesi de bu isme apayrı bir manidarlık kazandırıyor. 1976 yılında Avrupa’da yılın kitabı ödülüne layık görülen ve kendinden sonra gelen bu türden çalışmalara da ilham kaynağı olan Yedinci Adam(A Seventh Man) yazar John Berger ve fotoğraf sanatçısı Jean Mohr un 1973-74 yıllarında Avrupa’daki göçmen işçilerin yaşam koşullarını incelemek adına oluşturdukları kapsamlı bir çalışma.Kitabın adı, o yıllarda Almanya ve İngiltere’de her ...................................... olmasından geliyor. Tarihsel olan tarihin bağlamından koparak hayal dünyamızın sınırsızlığı içerisinde geçmişin tüm köle alış-verişlerine salt imgelerden müteşekkil bir zaman yolculuğuna çıkarıyor bizi; ve anlıyoruz ki emeği hunharca satın alınan bizzat biz olmasak da muazzam bir insanlık trajedisiyle -sadece bir tek görüntü sayesinde -birkaç saniye içerisinde ve şaşkınlık veren bir sancı haliyle- ortak bir hafıza mirasının eşit paylaşımcılarına dönüşüyoruz. Eser fotoğraflardan ve sözcüklerden oluşmakta. Fotoğraflar da sözcükler de birbirlerinden bağımsız olarak okunabilir, diyor yazar.Bu yönüyle zaman tüneli hissi veriyor okura.Böylelikle hem fotoğrafın hem de yazının herhangi bir toplumsal olguyu kendi başına açıklayabilecek yeterlilikte olduğunun altını çiziyor. Bu tanım, görselliği yazının –ya da yazıyı görselliğin- tahakkümüne almasının önüne geçmekle kalmıyor, bir sanatçı kurnazlığıyla okuyucuyu aslında her ikisini de beraber okumaya/algılamaya davet ve teşvik ediyor. Batı ekonomileri kolla yapılan işlerin çoğunda niçin göçmen işçilere bağımlılık duyuyorlar? Birçok gelişmemiş ülkeden Avrupa’ya yapılan yasal veya kaçak girişlerin hikayeleri var ve tabi ki Anadolu dan da.Berger ve Mohr’un bizzat İstanbul’a gelerek Almanya’ya kabul edilecek olan Türkiye li işçilerin hal-i pür melalini yerinde gözlemleyip, işçi kabul odalarında bekleyenlerin algısı ile umudu; onları ülkelerine seçenlerin algısı ile hayırsever sömürüyü; kendi algıları ile de en karmaşık olgulardan biri olan göç sorunsalını aynı karede fotoğrafa ve yazıya dökmüşler.Alman memurlarının İstanbul’da gönüllü işçilere uyguladığı sağlık muayenesine dair fotoğraflar, kölelik tanımının işçi tanımına evrilmesi ve bu geçişin yeni tarihsel süreç içerisinde -en güçlü ve en sağlıklıların seçilmesi bağlamında- özündeki anti-hümanist yasadan hiçbir şey kaybetmemesi açısından tarihe geçecek niteliktedir. Berger, göre göçmen işçi, bambaşka bir bilinçle çıkar yolculuğa: Umut. Çünkü göçmen için kaldığı yer zaten cehennemden farksızdır. İşi, emeği ve toplum içinde en ufak bir statüsü, zerre kadar saygınlığı da yoktur.Kitapta, oldukça geniş bir perspektifte, göçmen ekonomisine dair gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerin kayıpları ve kazanımları sosyolojik bir gözlemle analiz edilmiş; dışarıya göç veren ülkelerin sanılanın tam aksine maddi olarak göç verdiği ülkeden çok daha fazla zarar ettiği vurgulanmıştır. Kitap, göç veren ülkeleri özel bir tarama kavramaktan ziyade, bu ülkeleri genel itibari ile aynı ekonomik bağımlılık kapsamında ele alarak her birinden kısa öyküler aktarma yolunu seçmiş. Bu yönüyle de eser; her fotoğrafın öyküsünü o karelere ait olan bireylerin ırksal ve kültürel bağlamlarından çıkararak, bir bütüne, görüntünün ve yoksulluğun gri birlikteliğine dönüşerek parçalanmış yaşamları bir araya getiriyor ve böylece de; fotoğraf, öykü, insan, yoksulluk, göç, kapitalizm, umut, kölelik ve işçilik gibi kavramlar, birbirinden ayrı bir şekilde okunmaması gereken evrensel bir sorunun yap-boz’u haline geliyor. Göçmenlik bir şekilde dünyanın gündeminde olmaya devam ettiği sürece, eser güncelliğini koruyacak . Çünkü dünya göçlerin hemen ortasında bir yaşam sunuyor bize göçün sebebi ne olursa olsun, onu yaşayanların sorunları pek çok bakımdan ortaklaşıyor. Yabancılık, dışlanma, ırkçılık, gidilen yerlerde sınıfsal olarak en altta olma, kimsenin yapmadığı işlerin sana yıkılması gibi sorunlar ve daha pek çok sebep bu kitabın derdini hep gündemde tutuyor. Bu nedenlerle eser, fotoğraflardan bize uzanan o bakışlarla birlikte zihnimizdeki yerini daha uzunca sürdürecektir.
Yedinci Adam
Yedinci AdamJohn Berger · Metis Yayıncılık · 2018147 okunma
·
248 görüntüleme
meursault •○ okurunun profil resmi
"Bir gerçek yaşanır dünyada, kendi coğrafyasından çıkıp, bambaşka coğrafyalara iş bulma umuduyla koşan, bulan, bulamayan milyonlarca insan...."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.