Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

368 syf.
·
Puan vermedi
Kısa kısa yazayım... “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmini seyredenler bilir. Anadolu’da gün 24 değil 36 ve hatta bazen 48 saattir. Şehir hayatına alışık olanlar bilir, gün genelde 8-10 saattir. Bir okul müdürü tokadı gibidir. Hele yoğun çalışıyorsanız tokadın şiddeti sürekli değişir. Bu sebeple bu kitabı okurken bazen şişmek bazen de sıkılmak mümkün. Mesela benim yorumum net bir şekilde en az 150 sayfayı atsak eserin genelinde bir kopukluk yaşanmaz. Ama... O hâliyle de kitap, tam da Baykurt’un istediği şekliyle bir “köy romanı” olmazdı. Yani “Bir Zamanlar Anadolu”da gezinemezdik. Yapay bir şehirli bakış açısıyla köylü-devlet ilişkisi okur geçerdik. Bu “zaman hesabını” yazarın bilinçli olarak yaptığını da sanmıyorum. Yani yazar “Vakit köyde yavaş akar, acele etmeyeyim.” niyetiyle üslubuna ayar vermiş gibi görünmüyor. Aksine, köyde yetişen bir aydın olarak yansıtmak istediği atmosferi “otomatikman” böylece salıvermiş kalemin ucundan. Yürek-kalem-kâğıt arasında kayıp giden bu üslup, yazarın özünden kaynaklı ve bu sebeple bu roman tam olarak Anadolu kokuyor. Yer yer sıkıcı, yer yer gülünç; bazen ders veren, bazen acı veren bir zikzak içinde sürünüyoruz son tahlilde. Bu sürünceme; boz bir tarlada güneş altında yanmanın huzursuzluğunu verdiği kadar, bir kuyu suyu serinliği de veriyor okura. Ki bu kuyunun içindeki su “yeni kalaylanmış bir sini gibi parlarken” Türkçenin yumuşak karnında da hoş bir yolculuk yapıyor okur. Bazen iki güzel kelimeyi tekrar görebilmek umuduyla okursunuz bazı eserleri. İşte tam o an: On ikiden Fakir On ikiden Baykurt On ikiden Kaplumbağalar... Eserin kendisi kadar belki de daha etkileyici yanı yazarın ön sözüdür. Şu kısımlar, Anadolu’nun bağrından kopup gelen bir aydının göz dolduran sessiz çığlıklarıdır: “Acı, buruk bir roman oldu. Onu kentlerde, kasabalarda oturup günlük işiyle uğraşan okuryazarlarımız, yumrukçu yada nemegerekçi aydınlarımız okuyacaklar. Belki kapılacaklar, belki sıkılacaklar bilmiyorum. Ama, ben romanımı, asıl o akşam anamın geniş odasında bağdaş kurup beni dinleyen komşularımın, dört mevsimi karanlık, bütün ömrü kömür olan köylülerimin okumalarını, severlerse onların sevmelerini, ıslıklarsa onların ıslıklamalarını isterim. Yurdumun bir yazarı olarak, beni en çok bu sevindirirdi. Belki bir gün o da olur. Düşünüyorum, mutlaka olur. Gün doğmadan neler, ne tosun kızlar, oğlanlar doğar”
Kaplumbağalar
KaplumbağalarFakir Baykurt · Literatür Yayıncılık · 20063,444 okunma
·
1 artı 1'leme
·
191 görüntüleme
Anıl Onur okurunun profil resmi
güzel olan her şey adına , bu kitapta mümkün, çok güzel bir tanım olmuş, elinize sağlık
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.