Yazarımızın yine sağlam kalemle ele aldığı bir biyografi kitabıdır.
Diğer birkaç kitabını okudum. Diğer kitapları kadar bu kitabı fazla yormadan güzel bir anlatıcı-dinleyici tarzında gidiyor. Çok rahat ve tadında cümlelerle anlatılan bir Mustafa İnan'la sanki sohbet ediyormuş havası veriyor yazarımız.
Bir bilim adamının romanı'nı yazarımız kendi isteğiyle değil, Tübitak'ın isteği ile yazmıştır.
"Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun" ödülleri veriliyor. Mustafa İnan ölümünden dört yıl sonra bilim hizmet ödülü alıyor. (1971)
Mustafa Hoca'nın eşi 'Jale inan'a ödülü verirken,
"Bunu Mustafa İnan'ın kendisine vermek isterdim," dedi; " Size vermekle biraz olsun teselli buluyorum."
" Bizim ülkemizde ölümler bir başlangıç gibi. "
Ödül töreninde bulunan yaşlı bir profesör ile genç bir kişiyle karşılaşıp sohbet etmesiyle başlıyor, Mustafa inanın hayatını konu alan bu eser.
Mustafa İnan'ın azimli, çalışkan, sabırlı, ısrarcı yapısını vurgulanarak, yazarımız yaşadığı zamanlarda karşılaştığı;
- Bireysel isteksizlik,
-Toplumsal isteksizlik,
- Ülkesel isteksizlik,
Kıyaslamaları yaparak anlatmıştır. Çok emek verilerek yazılmış olmalı diye düşünüyorum.
Anlatmak istediğim, anlatacağım bir çok konu var kitapla ilgili, yazarla ilgili, Mustafa İnan ile ilgili ama yazarın hayatını veya yazarın anlatış şeklinden dolayı bir çok okur zor anlıyor, demek istediklerimi de anlayamayacak ve diğer kitaplarından dolayı ön yargılı olacak ve okumaktan kaçınacaktır. O yüzden yüzeysel değinmek en iyisi.
Mustafa İnan ölümden sonra değeri anlaşılıyor, Oğuz Atay da öyle değil mi?
Tesadüf mü?
Bu duruma çok üzülüyorum.
"Beni hemen anlamalısın çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum."
(Tehlikeli oyunlardan alıntı.)
Büyük İskender, Napolyon, Gauss, Pascal, Fuzuli, Mevlânâ, Newton, Leibniz, Descartes, Kepler, Galile, Einstein, Yahya Kemal, Cahit Arf, Kafka kitapta hepsine küçük küçük nokta kadar da olsa değinmiş, anlatmış, örnek vermiştir. Biliyor, bilmemizi istiyor, araştırmamızı istiyor. Yazarın bunlara değinmesi hem romanı değerli kılıyor hem de her zaman araştırma içinde olduğunu gösteriyor.
Bizim en büyük hatamız bu ve bunun gibi bir çok insanı sadece eğitim gözünden bakarak öğreniyor, ezberliyor ve eğitim, sınavı süreci bittiğinde (16 yıl! Bitirebilen varsa tabi.) Hepsini unutuyoruz. Biz unutuyoruz da; Ya bu insanlar ne düşündükleri hatırlanmamalı mı?
- Bakış açıkları?
- Kendini geliştirme yetenekleri?
- Çalışma sistemleri?
Oğuz Atay bunu istiyor, Mustafa İnan bunu istiyor, kitaptaki profesör karakteri bunları anlatıyor, vurguluyor, eşleştiriyor genç karaktere.
Okumak lazım, daha çok okumak lazım. Araştırmak lazım, daha çok araştırmak lazım.
Görmek, okumak, incelemek lazım. Bunlar sadece eğitim için yapılmamalı.
Mustafa İnan toplum için yapılmalı, diyor.
Oğuz Atay toplum için yapılmalı, diyor.
Bizler sınav, eğitim için yapılmalı, diyoruz. Hata!
Bu kitap kesinlikle okunmalı. Gözlerden akan harfler, cümleler milliyetçi kanından beyninize, kalbinize ulaşacaktır. Anlatacak daha bir çok şey var kitapta. Biz söyleriz, yazarız da; Mustafa İnan, Oğuz Atay hakkında dinleyenimiz, okuyanımız olacak mı?
Biz çizgimizi bilelim...