Her şeyden önce bir uyarıda bulunmak isterim Değerli okurlar: Bu romanı sushi’yi tatmadan Japon çorbasını içmeden başlamayın :) Dışarıdan pek basit gibi görünen şeyler hiç de basit değildir .
Kendimce bu romana fantastik öykü diyorum. Bazı şeylerine inanılması gerçekten güç olacaktır.
Japonya'da 1984 te olaylar gelişiyor demekte doğru değil ama böyle başlamak istedim. Tengo ve Aomame adındaki iki kişinin hayatları dolu dolu anlatılıyor. Bazen soluk almadan bazen yazara sitem edercesine sayfaları çeviriyordum. Spoiler olacaksa olsun ama bunu söylemek isterim Tengo ve Aomame ile birlikte bu kitapta olan karakterlerin hepsi bir birine bağlıdır. Dini cemaatin yapısı ve işleyişini, onun görünmez gücü ve büyüklüğünü değinmiş yazar. ‘’Lider’’ kişinin felsefesini, yaptıklarına ve yapacaklarına anahtar olarak kullanılır ve bu şekilde ‘’dönen dolaplar’’ anlaşılıyor, bazı kişilerin bu dünyaya gelişinin farklı bir misyon olarak değerlendirebilinir. Bir şey daha var: Hz.Meryem'in cinsel ilişkiye girmeden hamile kaldığını bilirsiniz. Burada da benzer olay var açıklaması bi hayli ilginçtir.
İnanç ve dini, aşk ve seksi, silah ve aile içi şiddeti, cinayet ve intihar temaları, çocukluğunda temel olarak döşenmiş ‘’taşların’’ ilerleyen zamanda ne kadar ve nasıl verimli bir zemin olabileceğine, insanların ilişkilerini nasıl etkileyeceğini düşündüren bir kitaptır. İyi ve kötü kavramların çok farklı boyuta girebileceğini şaşkınlıkla takip etmiştim. Siyahın beyaz beyazın da siyah olduğuna bile inanmaya başlamıştım. Kitaptaki karakterleri birleştiren bence tek bir nokta var; yalnız olmaları. Kimisi küçük yaşta aile fertlerine başkaldırı da bulunmuş ve aile içerisindeki ciddi sebeplerden dolayı ailesini terk etmiş, kimisi de çok çirkin olduğu için aileden dışlanmıştır, kimisi … kimisi… kimisi… Yani yalnızlık ve tabii ki büyük aşk.
Haruki Murakami benim için anlatılması zor okuması bi’ o kadar güzeldi.
NOT: Çocuklarımızı yetiştirirken ceza uygulaması olmasın, yoksa böyle korkutucu hikayeler gerçek olabilirler.