Gönderi

218 syf.
6/10 puan verdi
·
35 saatte okudu
1937 yazının son günleri... Göl kıyısındaki küçük bir kasabada yaşayan on yedi yaşındaki Franz, annesinin isteğiyle “eski bir tanıdık” olan tütün mamulleri satıcısı Otto Trsnjek’in yanına, Viyana’ya gider. Böylece hem bir meslek edinecek hem de Viyana gibi bir yerde daha iyi bir gelecek kurabilecektir. Genç Franz bir yandan mesleğin inceliklerini öğrenirken bir yandan da dükkâna uğrayan ünlü tiryakilerle tanışır. Bu müşterilerden biri olan Profesör Sigmund Freud ile dostluktan sonra franzın düşünceleri değişir. Anezka adlı gizemli bir kıza âşık olduktan sonra profesörle görüşmeyi daha da sıklaştırır. Ancak o günlerde Viyana’ya gelen bir tek Franz değildir; gamalı haçlar, Führer posterleri, Gestapo da gelip yerleşmiştir Viyana’nın kalbine. Sersemletici bir aşkın pençesindeki Franz, içinde yaşadığı toplumun, siyasetin kısacası etrafındaki her şeyin dönüşümünü geç de olsa fark etmeye başladığında artık dönülmez bir yola girmiştir. ¶Doğru kadını bulmak uygarlığımızın en zor görevlerinden biri. Ayrıca her birimiz bu zorlu görevin üstesinden tek başına gelmek zorundayız. Dünyaya yalnız geliyor, dahası yalnız ölüyoruz. Ama ilk defa güzel bir kadının önünde durduğumuzda hissettiğimiz o yalnızlıkla kıyaslandığında, doğum ve ölüm sadece büyük bir toplumsal olay gibi görünüyor. ¶Ama aslına bakarsan yolları bilmek bizim fıtratımızda yoktur. Aksine yolları bilmemek var bizim fıtratımızda. Dünyaya cevap bulmak için değil, aksine soru sormak için geliyoruz. İnsan deyim yerindeyse kesintisiz bir karanlığın içinde el yordamıyla yolunu bulmaya çalışır ve ancak çok şanslıysa bazen bir ışık noktasının parıltısını görür. Ve yine insan, ancak Yeteri kadar cesur ya da sebatlı yahut aptal ise en iyisi hepsine birlikte sahipse bizzat kendisi ardında bir işaret bırakır. ¶Acaba sizin şu kanepeye yatırma yönteminizin yaptığı tek şey, insanları binbir zahmetle yollarını arayıp bulmak zorunda kalacakları, hiçbir şekilde tanımadıkları, neye benzediğini, nerelere kadar uzandığını, herhangi bir sonu, hedefi olup olmadığını hiç mi hiç bilmedikleri taşlı bir tarlaya yönlendirmek amacıyla eski ama rahat yollarından saptırmak mı??? ¶Eğer zaman, insanı önünde sonunda zaten ele geçirecekse, tüm o akıllılığın ne faydası  vardı? ¶Yahudiler hala makul olsalar da, eğer çevrelerindeki insanlar makul olmaktan çoktan uzaklaşmışlarsa, bu ne işlerine yarar? ¶Aşk gelir ve gider, kimse öncesinde onu anlamaz, sonrasında da anlamaz, hatta aşk en az oradayken, yani yaşanırken anlaşılır. ¶İnsanın herşey den bihaber olma hali, içinde yaşanılan zamanın gereği ;bilmemek ise zamanın ruhu. Bu zamanda insan bir yere, bir şeye hiçbir şey görmeksizin bakabilir. Ya da dinler ve yine de hiçbirşey anlamaz.
Tütüncü Çırağı
Tütüncü ÇırağıRobert Seethaler · Jaguar Kitap · 20211,179 okunma
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.