Leyla ile Mecnun dizisini izlemeyen üç kişiden biriyim herhalde; hiçbir sahnesini bilmem, karakterlerini tanımam, konusunu da isminden az biraz tahmin edebiliyordum sadece, ki o da tahminlerimin ötesindeymiş.. :))
Madem kitabı var bari kitabını okuyayım dedim. İyi ki alıp okudum, okumaya başladığım günün gecesinde dizisine de başladım, dizi de kitapta çok güzelmiş. Ve benim güzelliklere geç kalmak gibi kötü bi huyum vardır maalesef.. :(
İlk sayfasından son sayfasına kadar beni hem bu kadar güldürüp, hem de hüzünlendiren başka bir kitap hatırlamıyorum..
Elimden bırakamıyor ama bitmemesi için de dua ediyordum.
Onkoloji servisinde sıramı beklerken, hastane bahçesinde, metroda, otobüste, balkonda yatakta, koltukta her yerde okudum. her yere biraz Leyla ile Mecnun bıraktım. Leyla ile Mecnun'a hayatımdan biraz yaşanmışlık katmak istedim..
Okuduğum çoğu yerin altını çizdim, birçok yere gülücük koydum, bazı diyaloglara dahil olmak isteyip hemen yanına not düştüm, random bile koydum bazı yerlere.. :)
Keşke herkesin bi Erdal Bakkalı olsa öyle değil mi.? Samimi, içten, paragöz gözükse de özünde iyi olan Erdal bakkal.
Hepimize İsmail abinin renkliliğinden ve umudundan lazım öyle değil mi.? Zaten ondaki neşenin yarısı bizde olsa gül gibi yaşayıp gidermişiz öyle diyor Mecnun.
Yavuzun yaptığı hırsızlığın bile bi manası vardı, dünya kötü ve karanlık bir yer, bunca kötülüğün kol gezdiği yerde Zeynep'in dünyadaki güzellikleri görmemesi haksızlıktı ona göre..
Ve ve ve diğer tüm karakterleri de cok ama çok sevdim. Fakat en çok Leyla ile Mecnunu sevdim..
Burak Aksak da bi teşekkürü hak etmiyor değil hani. ;)
Teşekkür ederim Burak Aksak, beni hem kahkahaya boğup, hem de içimi acıtıp göz yaşlarıma boğduğun için..
Not; Bu bir inceleme yazısı değildir, birazcık duygularımı paylaşmak istedim.. :)♡