Gönderi

Bulvar Iti Hasan Hüseyin Korkmazgil     ne zaman sevmek desem bir tedirgin bulvar iti gecede biraz müzik biraz içki ve çok çok resim kim sarmalar bu bebeği kimler taşır bu ölüyü belirsizliğe nerelerde kalır gözüm/nerelerden döner sesim bu ne biçiim hayvan ki bu/beslenir acılardan tohum atar kuşaklara kan göllerinde bu ne biçim oyun ki bu/gizlenir gölgesine gerçeğin mutluluklar aranır ateş çemberlerinde bir umarsız bulvar iti vitrin ışıklarında anladım ki birdenbire/kopmuşum toprağımdan kopmuşum masallara süt emziren akşamlarımdan köklerim orda sızlar/yapraklarım bulvarda resim diye duvarlarda müzik diye ıslıklarda o çıldırtan deniz orda/balıklar tablalarda özlemek orda kalmış özlemi sevmek burda ferhat'sa mendil açmış dileniyor güvenparkta taradım bütün sözlükleri aşka yer yoktu bir kaygulu bulvar iti karanlık çıkmazlarda koşuyordu masallarda/koşuyordu imgelerde başka yer yoktu başımdaki ağrı sendin sesimdeki kuşku sen ne düşünsem dört boyuttu ne ağrısam dört boyut kopmak belki bir ülkeydi tutkular eski zindan heerkes kendi bukağısının tutkulu demircisi bu evleri bizmi yaptık bu yolları bizmi çizdik ölümlerden bizmi kaçtık bizmi düştük ölümlere senleştirip giriyorum koynuna gecelerin senleştirip açıyorum gözlerimi sabaha bir şey eksik biliyorum bir şey artık sen değil şafak diye söken sendin sendin gülen penceremde çayımdaki bahçe sendin içkimdeki bulut sen içimdeki kuş sürüsü çabamdaki arılardınnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun sen sahi niçin yoktun senleştirip biniyordum külüstür taşıtlara senleştirip okşuyordum osmanlı sokakları kan bulaşmış caddeleri ölülerli alanları tepelenmiş çiçekleri kanatılmış mavileri senleştirip seviyordum bütün çirkinlikleri telefonlar sensin diye koşturuyordum kanıyordum sensin diye karanlık çağrılara susuyordum senleştirip kahpelikleri nere gitseem karşımdaydın ama sen yoktun sen sahi niçin yoktun duruyordum seni sanıp yangın çığlıklarına yaşaamak belki buydu belki de öbür yüzü unutmaktı belki güzel aramaktı belki sevmek belkideki varsıllıktı kesindeeki yoksulluktu yitirmek buydu belki yakalamak belki bu bu kafesi biz süsledik biz aldandık bu süslere içimdeki sızı sendin yüzümdeki merak sen gitmelerden beklediğim kalmalardan korktuğum nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun sen sahi niçin yoktun ikibulvar itiyiz biz reklere dolaşmışız ağzımızda ölüm tadı tüylerimiz kanlı çamur ikimiz iki yandan bir koca yanlızlığı bir amansız şaşkınlığı ikimiz iki yandan dolaştırıp duruyoruz eski zamanlar gibi müzelik bir inanmanın ören kapılarında anlamamak elde değil anlamaksa soykırım uçup uçup düşmek kalır inanmaklardan kelebekler konuyor yaşlı salyongozlara ölülerin gölgesinde diriler güneşleniyor yakın artık gemileri köprüleri atın artık kim ne derse desin vazgeçin onarımdan ne seçilen renklerdeyiz ne gidilen yerlerde danışıklı gözyaşları yapmacık mutluluklar soykırımsaal bir çoğalma solucanımsı bir eşleme bir yanımız doğum evi bir yanımız hiroşima iki bulvar itiyiz biz koşulların kölesiyiz zincir sesi duydukça sızlar bileklerimiz bir kenti tanır gibi tanıdım seni ancak eetine değdi etim/otuzaltı onda yedi/çok değil elini buldu elim/otuzaltı onda yedi/çok değil öptüm seni/otuzaltı onda yedi/dudaklarından bir kenti yaşar gibi yaşadım seni ancak yaşamadım kendimi ellerin ellerimdeydi ellerin yoktu gözlerin gözlerimdeydi gözlerin yoktu iki portre gibi yanyanaydık albümde uykunda sevmiştin haberin yoktu bir kaçağı tanır ggibi tanıdım seni ancak tanımadım kendimi şarkılarda buldum seni yitirdim yılgılarda buldum seni yitirdim resimler bir türlü konuşmuyordu fotoğraflar kaçıyordu ben yaklaştıkça bir yalanı anlar ggibi anladım seni ancak anlamadım kendimi evin de mi yoktu senin sokağındamı adresini silip silip yazıyorlardı düşlerin türkçe miydi hotantoca mı çincee mi arıyordun eskimoca mı herkesste mi arıyordun ne arıyordun neden öyle gülüp gülüp yaşlanıyordun bir yüzünü buluyordum öbün yüzün yok birçizgini buluyordum öbür çizgin yok olgörüp gelmiyordu adın fırçama düş müydün düşüncemi anlamıyordum uzattıkça ellerimi dağılıp gidiyordun kendimden korkuyordum yoksa yokmuydum binlerce göz binlerce yüz binlerce biçim aradığım yerde yoktun sormadığım yerde var etimdeki acı sendin kanımdaki kuşku sen nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun sen sahi niçin yoktun SEN SAHİ NİÇİN YOKTUN?
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.