Plansız, amaçsız bir kaçış ile gelen özgürlüğün hikayesi“Bir Yıl” bir kaçış hikayesi. Genç bir kadının, Victorie’nin, bir sabah uyandığında duyduğu endişenin etkisi ile plansız şekilde Paris’i terk edişi ve yollara düşüşünün hikayesi. Kaçış o kadar tuhaf ki, 40 sayfalık bu kısa kitap son sayfasına kadar okuyucuyu kendisine bağlıyor. Victorie’nin neden kaçtığını anlasa da okuyucu, neden hiç geriye dönüp bakmadığını, ya da geride kalanlardan haber almaya çalışmadığını anlayamıyor. Hep ileriye bakıyor Victorie; ama alışık olduğumuzdan farklı; plansız, amaçsız bir ileriye bakış bu. Günlük yaşamak, en tepeden en dibe inip çıkabilmek; ve hepsini kolayca, rahatsız olmadan, “keşke” demeden sindirebilmenin getirdiği özgürlük hissi okuyucuyu etkileyen.
Echenoz bir diğer eseri, Goncourt ödülünü alan “Ben Gidiyorum”da da benzer bir kaçış hikayesini anlatmış. Belki bu iki eseri beraber okumak daha iyi olurmuş; “Ben Gidiyorum”u okumadığım için onun hakkında yorum yapamayacağım; eğer varsa “Bir Yıl” ile ilişkisini de anlayamadım bu yüzden.
“Bir Yıl” hakkında ne düşündüğüme gelince… “1914”ten çok etkilenmiştim,“Bir Yıl” ona göre daha yavan geldi. Çok sürükleyici bir eser, okurken hiç sıkılmadım, ama beklediğim kadar tat da alamadım. Echenoz’un “1914”te beni etkileyen yanlarından biri yazım dilinin kıvraklığı ve anlatıcının sürekli değiştiği dinamik ve akıcı anlatımıydı. “Bir Yıl”da bu tarzı çok daha az hissettim; olay tek kahraman etrafında şekillendiğinden olacak, anlatıcı hep Victorie’nin çevresinde dolaşan dış ses. Anlatıcılar arasındaki o ani geçişleri, iç ses-dış ses atışmalarını, tabiatın bile dile geldiği, sürprizlerle dolu akışı bekledim doğrusu…