Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

672 syf.
10/10 puan verdi
Yalan
Şu koskoca platformda hakkında yalnızca yirmi altı adet inceleme yazılmış bir kitap hakkında iki kelam edeceğim : "Yalan" Bu istatistiksel verilere göz atarken kıymetli üstadımız, değerli yazarımız, biricik dil ustamız Sevgili Şeyma Şubaşımızın nadide kitabı hakkında da tam yirmi altı adet inceleme girildiğini tespit ettim. İyi veya kötü, reklam reklamdır mantığını gözününde bulundurarak "Vah benim güzel ülkem, vah benim güzel ülkemin güzel okuyucusu !" demekten de haliyle geri duramadım. Okunulan bir kitaptan geriye kalanlar, genellikle okurun beğenileri ile paralellik gösterir. Lakin öyle kitaplar çıkar ki bazen karşınıza, konusunu, örgüsünü, işleyişini bertaraf ederek, yazarın ustalığı karşısında şapka çıkarmaktan başka şansınız kalmaz. Kitap türü zevki, kişiden kişiye farklılıklar arzeden bir olgu iken edebiyat stabildir efendim. Neden bunları söylediğime gelirsek, Tahsin Yücel kelimenin tam manası ile bir dil emekçisidir. Ve bu emekçiliğini de hem içerik hem teknik olarak Yalan adlı bu eserinde başköşeye yerleştirmiş. Dolayısıyla eser, dolaylı yoldan da olsa, dilbilim ve göstergebilim alanlarında hatrı sayılı konuları ele alıyor. Demem o ki, dil ve edebiyat ile ilgili kuramsal kavramlara uzak bir okuyucu iseniz, Yalan'ın size biraz zorlu, biraz da sıkıcı bir okuma süreci sunması kaçınılmaz olabilir. Bu noktada Yücel'in şu sözlerini gözardı edemeyiz: "Edebiyatı anlamadıkça ne yapsak boşuna, edebiyatın ne olduğunu bilmeden düşünmeden edebiyat yapılmaz. Kısır ve kapalı bilgilerle dolu kafamız; bilgilerimiz nicelik bakımından yükseliyor, nitelik bakımından olduğu yerde duruyor çoğu zaman.” Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde başlayan, (kendi tabiri ile Ötegeçe) babasız ve oldukça yoksul geçen bir çocukluğun ardından, parasız yatılı olarak Galatasaray Lisesi’ne yerleşen Tahsin Yücel, dilbilim kuramının ve edebiyatçılığının ana temellerini burada atar. Necmi Seren, Ahmet Kutsi Tecer, Orhan Şaik Gökyay, Esat Mahmut Karakurt'dan dersler alan Yücel, Sait Faik ve Yaşar Nabi Nayır'ın da destekleriyle ilk kitabını yayımlar. Gerek Galatasaray Lisesinde aldığı eğitimin ve öğretmenlerinin yönlendirmelerinin, gerekse Elbistan topraklarının yöresel dil özelliklerinin etkisiyle Anadolu ağızlarına ve deyimlerine ayrı bir sevgi, ayrı bir güven duyar Tahsin Yücel. Anadolu dilinin saflığını, yeterliliğini ve yetkinliğini her fırsatta dile getirir. Gerçekten de şimdiye kadar okuduğum, kendi kaleminden çıkmış tüm eser ve çevirilerinde, bu dil arılığını olanca hakimiyetiyle farkettim. Şüphesiz ki Tahsin Yücel, yazın evreni bir hayli geniş bir üstad... Gelelim Yalan'a... Yalan, henüz doğmadan, babasının evi terketmesi sebebiyle, ilkokul öğretmeni annesi Refika Hanım ile birlikte yaşamak zorunda Yusuf Elbasan'ın takribi altmış yıllık ömrüne bir bakış mahiyetinde. Yusuf, emsallerinden oldukça farklı bir çocuk. Annesinin aşılamasıyla, hayatı ansiklopedilerden öğrenen, ev-okul-mezarlık arası güzergahtan başkasını bilmeyen, tek başına sokağa adım bile atmayan, İstanbul’un göbeğinde yaşamasına rağmen henüz denizle tanışmayan , dış dünyadan tamamıyla yalıtılmış, çevreden bağımsız bir hayat idame ettiren garip bir çocuk... "Refika Hanım ne çok konuşmaktan hoşlanırdı, ne çok konuşanlardan. Bu nedenle, oğlunun okuyup yazmayı iyice sökmesinden sonra, nerdeyse her soru soruşunda, ona ansiklopediyi gösteriyor, izlenebilecek en doğru tutumun her konuda ansiklopediye bakmak ve ansiklopedide yazılana uymak olduğunu söylüyordu.” Annesinin nezaretinde tamamladığı ilkokul eğitiminin ardından Amerikan Koleji'ne başlaması ve burada Yunus Aksu ile tanışması, Yusuf'un hayatı için bir dönüm noktası olur. Yunus, yaşına göre birçok konularda yetkin, fikir sahibi bir çocuktur,tek eksikliği ya da engeli kekeme oluşudur. Yusuf'un gün geçtikçe Yunus'a olan hayranlığının artması ve onu kendine bir rol model olarak benimsemesi sonucu, dostlukları iyice pekişir. Okuldaki bir ders esnasında, yazının dilden sonra meydana geldiğini anlatan tarih öğretmeni ile zıtlaşan Yunus, dersten atılmak pahasına da olsa antitezinden vazgeçmez ve yazının, dilden çok daha öncelerden var olduğunu haykırır. Ve bu cümle işte bu romanı şekillendirir... Yunus tarafından öne sürülmüş olan bu dil kuramını, arkadaşı Yusuf, bir emanet gibi sahiplenecek ve kalan hayatı boyunca bir mihenk taşı gibi boynunda taşıyacaktır. Çok sevdiği ve değer verdiği dostu Yunus'un ardından, sırf onunla özdeşleşmek adına kendinden tamamıyla vazgeçen Yusuf, zaman içerisinde üniversite tahsilini yarım bırakarak kabuğuna çekilir. Bu kabuğu kırmaya çalışan bir akademisyen vasıtasıyla, rica minnet katıldığı bir sempozyumda karşılaştığı tepkiler üzerine kabuğuna geri dönen Yusuf, günden güne iyice kapanır içine. Zira onun için, ev ve ansiklopediler kutsal, sokaklar ve insanlar kurgusaldır... "“Ama her geçen yıl biraz daha içine kapalı, biraz daha yalnız, biraz daha yaşlı bir adam olmakta, bulanık ününden tümüyle bağımsız bir yaşam sürmekteydi. Yalnızlıktan haz duyuyordu sanki. Maçka'daki daireler boşaldıkça, sırf yeni insanlarla karşılaşmak korkusuyla, kapıyı kapatıp, anahtarını masasının dolabına atıyor, bunları bir daha kiraya vermediği gibi arada bir şöyle dolaşıp bakmayı bile düşünmüyordu.” Bu ahval ve şerait içinde iken tanıştığı Bayram Beyaz, yeni bir dönüm noktası olmaya aday olur Yusuf'un hayatında. Bayram ve çevredeki bazı şakşakçılar için, Yusuf insandan öte bir ilah haline dönüşür. Hiç hal etmediği halde Türk dil ve düşünce dünyasında-profesör-ünvanını göğüsler. Yunus'un dil kuramının Yusuf'a mal edilmesi ve bu durumu düzeltmek için Yusuf'un bir girişimde bulunmaması ya da girişimlerinin engellenmesi neticesinde başlamış oluyor yalanlar silsilesi. Tabi çok daha öncesi de var bunun lakin buzdağının görünen kısmı şimdilik bu. "Biz de bir köşesine sebze mebze ekiyoruz, yani ben komşu kapıcının karısı Cemile’ye ektiriyorum: salatalık, domates, biber, patlıcan, yaz kış maydanoz.Cemile patrona da salatalık, domates götürüyor. Yusuf bey Cemile’nin salatalıklarını çok sever.” Bayram Beyaz birden irkiliverdi, hemşerisine şaşkınlıkla baktı. “Sahi mi, Müslüm abi?” diye sordu, bir bilim adamının salatalık sevmesini usuna sığdıramamışa benziyordu. “Elbette sahi, hemşerim. Niye sevmesin ki?" Bireysel tecrit ile başlayıp, toplumsal tecrit halini alan Yusuf'un yaşamı gerçekten ibretlik bir yaşam. "Maçka Çarşambaları'' adını verdikleri toplantıların içeriği ayrı bir şahanelik arzediyor. Yusuf'un içe kapanıklılığı, kendini soyutlayışı ve nesnelere yabancılığı gerçekten çok güzel aktarılmış. " Yusuf Aksu omzundaki el fazla ağırmış gibi geriye çekildi, sonra, gözleri dallarda, iki Ayvazovski tablosuyla birden karşılaşmış iriyarı ressam gibi şaşkınlık içinde, elini dallara doğru uzattı. -"Bu meyveler," diye kekeledi, "bu meyveler... bu ağaçlarda..." -"Yani?..." "Bilmiyorum, bilemiyorum." diye kekeledi Yusuf Aksu. "Bu meyveler, hele bu elmalar çok güzel, gerçekten çok güzel. Bunu hiç düşünmemiştim. Bu elmalar böyle dallarda... Ansiklopedilerde resimlerini çok gördüm, ama gerçeğini ilk kez görüyorum, gözlerime inanamıyorum." Sözün özü Tahsin Yücel ciddi bir toplum eleştirisi sunuyor bize, biraz mizahi, biraz ironik... Aydın geçinen akademisyenlerin, politikacıların, gazetecilerin, yazarların ve sanatçıların maskelerinin ardını görmemize olanak sağlıyor. Çünkü kendini aydın sanan ve Yusuf'u tanıyamayan, bilemeyen onlarca kişiye karşın, gariban, cahil temizlikçi Sivaslı Cemile çözdü Yusuf'u. Cahil dememe aldanmayın, sözümona cahil... Yusuf'un gerçek kimliğini ortaya çıkarıp, yüzüne vuran da Cemile, dil kuramının yanlış olduğunu ortaya çıkaran da.. Cemile nasıl bir karakter derseniz... Anlatılmaz, yaşanır Bakınız Tahsin Yücel nasıl anlatıyor bize Cemile’yi: “Gerek Yalan’ın Erkek Cemile’si, gerek Bıyık Söylencesi’nin Bedriye Abla’sı hem duyarlı, hem gerçekçi, hem de belirli bir bilgeliğe ulaşmış kadınlardır. Bu niteliklerini bir yandan konuştukları zengin dile, bir yandan kalıtçısı oldukları, ama dediğiniz gibi, bugün hızla silindiğine, hatta çiğnendiğine tanık olduğumuz zengin ve köklü halk kültürüne borçludurlar. ‘Bu dili ve bu kültürü neden öncelikle kadınlar üstleniyor?’ diyorsanız, ‘Belki bu kültürü öncelikle annemden aldığım, belki de annem bu kültürün canlı bir örneği olduğu için,’ diye yanıtlayacağım.” Kısırdır Cemile, kısır bırakılmıştır daha doğrusu. Bu nedenle olsa gerek lakabı Sivaslı Erkek Cemile'dir. Ve bana göre kesinlikle bu romanın sözde ana karakteri Yusuf Aksu sundan çok daha önplanda olan başrol oyuncusudur. Ne mutlu ki Tahsin Yücel de benimle hemfikir: “Sivaslı Erkek Cemile, tüm kısırlığına karşın, kocaman kolları ve kocaman bedeniyle, Anadolulu bir ana tanrıçadır." Romanın 2013 yılı Ömer Asım Aksoy ve Yunus Nadi Roman Ödülleri sahibi olduğunu da hatırlatmadan geçmeyeyim. Bir önöykü, üç bölüm ve bir ekyazıdan oluşan eser, bireyin iç dünyasını okura olabildiğince gerçekçi yansıtmak adına gereken tüm teknikleri bünyesine almış. Tasvir, geriye dönüş, leitmotiv, iç çözümleme, iç monolog, diyalog ve bolca montaj tekniği kullanılan Yalan, Türk dilinin yetkinliğini, ömrünün sonuna dek savunan Tahsin Yücel için bir nevi ayna konumunda. Yusuf Elbasan'ın Yusuf Aksu'ya dönüşümü, Yunus'un benliği ile yaşamını sürdürme çabası benim için çok özel ve çok güzeldi. Münzevi Yusuf ve canım Cemile ile tanışmak için tüm dostlar lütfen elinizi çabuk tutun... Kitabın başında alıntı yapılan Yunus Emre dizelerini de şuraya bırakmayı borç bilirim. Yattığın yer incitmesin Tahsin Yücel... İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendin bilmezsin Ya nice okumaktır. Okumaktan murat ne Kişi Hak'kı bilmektir Çün okudun bilmezsin Ha bir kuru ekmektir. Okudum bildim deme Çok taat kıldım deme Eğer Hak bilmez isen Abes yere gelmektir. Dört kitabın mânâsı Bellidir bir elifte Sen elifi bilmezsin Bu nice okumaktır. Yiğirmi dokuz hece Okursun uçtan uca Sen elif dersin hoca Mânâsı ne demektir. Yunus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir...
Yalan
YalanTahsin Yücel · Can Yayınları · 2007617 okunma
··
1.357 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
Kafamda onca soruyla ve edebi bir doymuşlukla bitirmişken ne iyi geldi incelemen. Tahsin Yücel'in Türkçesi çok eleştiriliyor ama ben yadırgamıyorum. Tersine bu hassaslık ve farklılık beni mutlu ediyor. Bu nasıl dolu bir roman arkadaşım:) Edebi teknikler, dil ve göstergelerle ilgili tartışmalar, aydın eleştirisi... "Roman nasıl yazılır"ın cevabı gibi olmuş. Peygamber'i de çok seviyordum ama Yusuf Aksu ile başka bir boyut kazandı bende Yücel. Ellerin kolların ağrımasın🌼🌼
Seda okurunun profil resmi
Yücel'in Türkçe hassasiyetini ben de asla yadırgamıyorum, bilakis dilini davaya dönüştürme çabası beni büyülüyor.. Kumru ile Kumru, romanı da çok sağlam, çok ironik bir eserdir, markaja al mutlaka Gönül, şayet okumadı isen... Bazı okurlar çok sıkılmış gerçi ama bence inanılmaz bir haz..
1 sonraki yanıtı göster
Gönül. okurunun profil resmi
Bir de madem Cemile (bu isme de bayılırım) ikimizin de gönlüne girmiş, şu alıntıyı da iliştirmek isterim😊 "Evet, bir şeycik kalmaz Cemile’den; iki şey gitti mi ara ki bulasın Cemile’yi.” “O iki şey ne peki?” “Biri kır dediğin dilim, biri de anamın evinin hep burnumda tüten kokusu.” “Nasıl bir koku?” “Ne bileyim nasıl bir koku! Karacaoğlan’ın diyemediğini ben mi diyeceğim sana?” youtu.be/gaRVGy9MyRM 💛
Seda okurunun profil resmi
Ah nasıl da iyi geldi arkadaşım, sağ olasın...
AkilliBidik okurunun profil resmi
Ne güzel yazmışsın yine... O başta bahsettiğin gruba dahil olmasam da (😀) Tahsin Yücel'i ben de hiç okumadım, bu da benim ayıbım. Orhan Pamuk'u çıktığı ilk zamanlarda gramer bilmemekle, Türkçeyi yanlış kullanmakla eleştirdiğini hatırlıyorum sadece. Hemeeeen alıyorum listeme. Kalemine sağlık...
Seda okurunun profil resmi
Orhan Pamuk, en sevdiğim yazarlar içinde üst sıralardadır ama dil yetersizliği konusunda kesinlikle Tahsin Yücel'e katılıyorum.
AkilliBidik
AkilliBidik
bu kitabıyla tanışma ama. Kumru ile Kumru bence daha uygun bir giriş olur.
Zeynep Demiral okurunun profil resmi
Ben de yeni bitirdim kitabı, incelemenize sonuna kadar katılıyorum. Tahsin Yücel'in okuduğum ilk kitabıydı Yalan. Hayran kaldım. Oldukça dolu dolu hiç düşürmeyen bir roman. 🩷 Keşke daha fazla okunsa.
Okur Sohbetleri okurunun profil resmi
Merhaba Seda Hanım, Youtube'da Okur Sohbetleri kanalımızda okuduğumuz kitaplar ve yazarlar hakkında sohbet ettiğimiz podcastler yayınlıyoruz. Bir okur olarak kendimizi nasıl geliştirebiliriz sorusu üzerinden çıktığımız serüvenimizde tanıştığımız yazarların yanı sıra okuma alışkanlıklarımızı, kitaplıklarımızı, okuma sürecimizi etkileyen maddi manevi deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Bize vakit ayırmayı uygun görürseniz; youtube.com/okursohbetleri adresinde olacağız. Buluşana dek Okur Sohbetleri ailesi olarak huzurlu ve sağlıklı günler dileriz.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.