Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

600 syf.
·
Puan vermedi
Başlangıçta beşerî bir sevgili olarak karşımıza çıkan Leylâ, aslında hem âşık hem maşûk konumundadır. Hikâyenin sonlarına doğru ilahi aşka geçiş yapar. Mecnun'un bu hikâyedeki konumu ise oldukça değişkendir ve gelişim gösterir. Fuzulî, Mecnun'u eserin daha en başında olağanüstü bir profil ile yer verir. O "isti'dâd"a sahip biridir. Oysa Leylâ bu hikâyeye ancak Mecnun ile tanışacakları okulda yerini alır. Eserde söz edilen aşk platonik değil, karşılıklıdır. Ama okuyucular için Leyla'nın varlığı Mecnun'unki kadar güçlü değildir. Leylâ'nın aşkından pek söz edilmez. Oysa Leylâ da çok aşıktır lâkin o Mecnun'un seçtiği aşka zıt olarak aklı seçmiş ve melâmete ve geleneğe yenik düşmüştür ve pasif özellik göstermektedir. Leylâ'nın aklı seçmesinin nedenlerinden biri de gelenek yani kısaca çevresidir. Cinsiyet rolleri burada devreye girer. O zamanın koşullarında bir kadının aşkını dile getirmesi kınanması için yeterli bir sebeptir. Annesinin azarlaması ve çevrenin bu aşkı konuşması Leylânın okuldan ayrılıp eve kapanmasına neden olmuştur ve Mecnun'a olan aşkını da inkar etmektedir. Her sûrete aksi gibi bakma Her gördüğüne su gibi akma Mey gerçi safâ verir dimâğa Akdığıyçün düşer ayağa Gözgü gibi katı yüzlü olma Nergis gibi hıyre gözlü olma Leylâ'nın annesinin verdiği bu öğütlerden de anlaşılacağı gibi bu sözler aslında toplumun kadına yükledikleri görüşlerdir. Kısaca aşk bile kadına değil erkeğe yakıştırılan, erkeği ilgilendiren bir kavramdır. Tabii burada cinsiyet eşitsizliğine hiç girmeye niyetim yok. Asıl nokta şu ki karşılıklı bir aşk olmasına rağmen Leylâ'nın aşkının sönük gözükmesinin nedenleridir. İlk çatışma aşk ve gelenektir. Geleneğe yenik düşen Leyla'ya karşın Mecnun kendisini çöllere vurmuştur. Yani demek ki bu ayrılığın sebebi melâmettir. Bu ayrılık beşerî aşıkları birbirinden ayıracak ve ilahi aşka dönüşme yoluna girecektir. İkinci çatışma akıl ile aşk arasındadır. Leylâ aşkını gizleyerek aklı seçmiştir. Melâmet korkusudan dolayı aşkını gizli tutan Leylâ bahanelere sarılacaktır. Ağlamak istese bunun geçerli bir sebebi olmalıydı, o da canını fiziksel olarak acıtarak ağlamaya bahane bulacaktır. İstemeyerek evlendiği eşinin ölümü de onun için mükemmel bir fırsattır çünkü Arap geleneklerine göre ölen eşin ardından bir iki yıl yas tutmak adettir. Leylâ artık gönlünce ağlayabilecektir. Hatta eşine içinden dua bile eder. Leylâ, duygularını rahatça yaşayabilmek için geceleri sabırsızlıkla beklemektedir. Leylâ ismi gece anlamına gelen "leyl" isminden türetilmiştir. Fuzulî bu bilgi doğrultusunda gecenin Leylâ için önemini hikâyede ön plana çıkarmıştır. O, geceleri aşk acısını ilk önce muma, sonra pervane ve aya anlatmaktadır. Mum ise tıpkı Leyla'yı andırmaktadır. Fitil, mumun içini resmen dağlayarak girmiştir. Ayrıca mum olduğu yere yapışıktır. Aynı noktadan başlayan ama farklı yollara ilerleyen iki aşık sonuç olarak farklı sonlara ulaşmıştır. Leylâ bir gün devesiyle çölde kaybolur ve Mecnun'a rastlar. Mecnun o kadar perişan haldedir ki onu tanıyamaz bile. Ancak söylediği şiirden onu tanıyan Leylâ ona vuslat teklif eder fakat Mecnun onu reddeder. Mecnun yaşamış olduğu ikilikten kurtularak birliğe ulaşır. Bu durum da Leyla için bir uyanış olur ve ölmeyi arzular ve dua eder. Duası kabul olan Leylâ'nın melâmet korkusu da kaybolur ve ölmeden önce annesine gizlediği aşkını itiraf eder. Annesi burada bütün insanlığı temsil eder. Artık korkusu kaybolmuştur. Leylâ'nın ölümünden sonra Mecnun'un da ölmesiyle aynı noktadan başlayan iki aşk farklı yollardan yürürken yine aynı noktada (ölüm) birleşmiştir.
Leyla ve Mecnun
Leyla ve MecnunFuzuli · Yelkenli Kitabevi · 20091,926 okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.