Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

360 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Stefan Zweig kalemine hayran olduğum yazarlardan biri.  Bu kitabıyla da beni hayal kırıklığına uğratmadı diyebilirim. Yazarın dili insanı alıp götürüyor. Bir anda bir bakıyorsunuz ki son sayfadasınız. Kitapta tam 12 hikaye anlatıyor. Üstelik okuduğumuz hikayeler önceki hikayelerinin karakterlerine benzemiyor. Çünkü kahramanlarımız tarihte iz bırakan insanlar... Yazarımız ise onların yıldızlarının parladığı anlara  ışık tutuyor. Kitabın adını bu şekilde adlandırmasının nedenini ise önsözünde belirtiyor yazarımız. Diyor ki: "Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate ve çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı böylesine trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları, yıldızın parladığı anlar diye adlandırdım, çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar." Gelgelim yıldızı parlayan insanlara. İlk olarak yazarımız, Vasco Núñez de Balboa adında bir adamın hikayesini "ölümsüzlüğe sığınış" başlığı altında anlatıyor. Balboa, borçlarından kaçıp Güney Amerika'ya geliyor. Daha sonra burada Valiyi kovup yerine geçiyor. Fakat Vali boş durmayıp onu şikayet edince o kaçışla beraber Pasifik Okyanusunu keşfediyor ve bu şekilde yıldızı parlıyor. İkinci hikayemiz ise İstanbul'un Fethi'ni konu alıyor. Fatih Sultan Mehmet'ten bahsederken, acımasız gösteriyor onu. Bir nevi eleştiriyor. Bu durum bana garip geldi. Tarihi hep kendi bakış açımdan yorumlamıştım. Karşı tarafın görüşlerini pek önemsememiştim. Sanırım bu konuda bakış açımı biraz geliştirmem lazım. Üçüncü hikayemiz ise George Friedric Händel'in Messiah'ı nasıl bestelediğini. Yaşadığı hastalıktan sonra nasıl ayağa kalkıp müziğine her zamankinden daha güçlü sarıldığını gösteriyor. Dördüncü hikayemiz is Fransa'nın milli marşının Rouget de Lisle tarafından kaleme alışını anlatıyor. Beşinci hikâyemiz ise Waterloo Savaşı'nın nasıl kaybedildiğini anlatıyor. Bir adamın hatasıyla, bir dakkikalık yanlış kararıyla savaşın seyrinin nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Altıncı hikayemiz ise Gothe'nin nasıl iyileşip 19 yaşında bir genç kıza (Ulric von Levetzaw) aşık olup Marienbad Ağıtlarını yazışını anlatır. Yedinci hikayemiz ise California'da altının bulunuşunu anlatır. John Sutter tarafından bulunan altın ona mutluluk getirmek yerine hüznü getirir. Sekizinci hikayemiz ise Dosteyevski'nin idam cezasından nasıl son anda kurtulduğunu anlatır. Dokuzuncu hikayemiz ise Telegraf'ı Amerika'ya getirmek için uğraşan Cyrus West Field'ı konu alır. Sayısız uğraş sonunda insanların dediklerine aldırmadan okyanusa kablo döşetir. Onuncu hikaye ise Tolstoy'un son ve yarım bıraktığı tiyatro metni 'Karanlıkta Bir Işık' a bir sondeyiştir. Tolstoy'un karısından kaçışından bahseder. On birinci hikaye ise Kaptan Scot'ın Güney Kutbunu keşfetmek için girdiği yarıştan bahseder. Fakat malesef Ronald Amudsen ondan önce davranır. Onun yenilgisinin sonuçlarını anlatır. Son hikayede ise Lenin'in Mühürlü Tren'ninden bahseder. O trenle çıktığı yolculukta bütün ülkenin kaderi değişir. Görünen o ki hikayelerimizin kahramanları bir anlık ışıltılarla bugün adlarından bahsettiriyorlar. Biz okurların da şu kısacık hayatlarımızda bu ışıltılı anlarla karşılaşmamız dileğiyle.
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
İnsanlığın Yıldızının Parladığı AnlarStefan Zweig · Zeplin Kitaplar · 20175,5bin okunma
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.