Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

129 syf.
·
Puan vermedi
Retorik ustası Platon'un, retoriği itin kaba etine ittirip ittirip geri çektiği bir eser. Yalnızca retoriği değil; siyaseti, aşçılığı, süslenmeyi, şiiri, şarkıyı yekten dalkavukluk ilan ediyor Platon. Ya da Sokrates. neyse işte. Sokrates’e göre en mutlu insan önce ruhunda kötülük olmayandır, sonra işlediği kötülüğün cezasını çekendir. Mutsuz olan da kötülüğü içinde saklayandır. Polos’u kolaylıkla alt eden Sokrates’in karşısına Kallikles çıkınca başta dostluk naraları atıyor ama sonradan “seni dost sanmışım, ama yanılmışım” diye kalbinden çıt sesi çıkarıyor. Sokrates (sürekli Platon diyesim geliyor, hatta Platon yazıp düzeltiyorum hep), “Allah’ından bul, yeter artık bitir şu tartışmayı. Konu neydi sen neler diyorsun be adam” isyanlarından sonra “tamam tamam ben tek başıma konuşarak bitireyim bari” diyor. Ona da yazık tabii, kocaman adam. Bilal’e anlatır gibi anlatmaya çalışıyor, ama ipin ucunu kaçırıyor hep. Sigara zararlıdır demek için başlıyor, “bak şimdi, hekim iyileştirir değil mi” demeye. Kallikles o kadar sıkılıyor ki saçma sözleri bile artık tartışma bitsin diye kabul etmeye başlıyor. Sokrates, kimse kimseye isteyerek haksızlık etmez diyor, ona bile tamam diyor. Sokrates’in bu safsatasına mı kafa yorayım, yoksa karşısındakinin “yav he he” seviyesinde olmasına mı kafa yorayım bilemedim. Sonlarda çok yakından tanıdığımız birinden bahsediyor gibi. Haksızlığa uğramamanın en iyi yolu ya iktidar olmak ya da iktidarla dost olmaktır diyor. İktidardaki kişi de kendisinden daha iyi ve daha kötü birisini de ne sevebilir ne kabul edebilir diyor. Bak sen şu işe. Ne kadar da tanıyoruz bahsettiği kişiyi. Bu iktidarla dost olabilmek için onunla aynı şeyleri övüp aynı şeylere sövmeliyiz, ona boyun eğmeliyiz diyor. Böyle bir ülkede insanlar haksızlıktan korunmak için iktidardaki kişiye benzemeye çalışır diyor. Azıcık kahin olsa Kılıçdaroğlu diyecekti herhalde. Devlet adamının görevi yol yapmak, köprü yapmaktan ötedir; iyi yurttaşlar yetiştirmelidir diyor. Anlaşılan duble yollardan, 3. köprüden falan haberi yok bunların. Bir gün yargıç önüne çıkarsam ben kendimi doğru dürüst savunamam, çünkü haksız yere çıkmışımdır ve retorik falan bilmem ben, kaderimde ne yazıyorsa çekerim artık diye kabulleniyor. Kader de cilveli işte malum, hakikaten suçsuz yere idam ediliyor (ne yani suçlu olsa daha mı iyiydi). Mahkemede saatlerce diyalog kurarak savunma yapamadığından olsa gerek. Biraz da kitaptan bazı alıntılar vererek bitireyim: “Birbirimizin düşüncelerini sezdiğimizi bahane ederek bunları aceleyle önceden söyleme alışkanlığını edinmememiz gerekir.” “Diyelim ki herhangi bir şehirde, ya halk meclisi önünde ya da öteki toplantılardan birinde hatip ile hekimden biri hekim olarak seçilecek, seni temin ederim ki, eğer hatip isterse hekimi alt edip kendini seçtirmesini bilir.” “Ben, yanlış bir şey söylediklerinde eleştirilmekten hoşlanan, başkaları yanlış bir şey öne sürdüğünde, onların bu fikirlerini çürütmeyi seven ve eleştirmek kadar eleştirilmekten de hoşlanan biriyim. Hatta diyebilirim ki, düşüncemin çürütülmesini daha çok isterim; çünkü insanın kendini kötülüklerin en büyüğünden kurtarması başkalarını kurtarmaktan çok daha iyidir; çünkü, bence, insan için en büyük fenalık, onun, tartışılan konu hakkında yalan yanlış düşüncelere sahip olmasıdır.” "- Bak Gorgias, bence retorik, sanatla hiçbir ilişkisi olmayan, ama keskin görüş, yiğitlik, insanlarla konuşup anlaşabilmek için üstün yetenek isteyen bir iştir. Ben bu işin özünü dalkavukluk diye adlandırıyorum. Dalkavukluk da birçok bölümden oluşur. Aşçılık işte bu bölümlerden biridir. Herkes aşçılığı bir sanat olarak kabul eder ama bence o bir sanat değil, bir deneyim, bir görenektir. Ayrıca, retoriği, süslenmeyi ve safsatacılığı da dalkavukluğun bölümleri sayıyor ve bu dört bölümün de dört ayrı konusu bulunduğunu kabul ediyorum. + Sence retorik dalkavukluğun hangi bölümüdür? - Retorik bence siyasetin bir bölümünün benzeridir." “Aşçılık da tıbbın görünüşüne bürünüp bedene yararlı olan besinleri biliyormuş gibi öylesine bir tavır takınır ki, aşçı ile hekim ya çocukların ya da çocuklar kadar az düşünceli insanların önünde, kim hangi besinlerin daha yararlı, hangisinin daha zararlı olduğunu biliyor diye bir tartışmaya girişseler, hekimin açlıktan ölmesi gerekir. Benim dalkavukluk dediğim de budur ve çirkin bir şeydir; çünkü, iyiyi arayacağı yerde hoşa giden arar. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki, dalkavukluk bir sanat değil bir görenektir, çünkü ilgilendiği şeylerin gerçekte nasıl olduğunu ve nasıl yaratıldığını açıklayamaz. Ben akıldan yoksun olan böyle bir şeye sanat diyemem. Bu konuda itiraz edeceğin bir şey varsa tartışmayı sürdürmeye hazırım.” “Beden eğitimine göre süslenme ne ise tıbba göre de aşçılık odur; ya da beden eğitimine göre süslenme ne ise, yasamaya göre de safsatacılık odur; ve tıbba göre aşçılık ne ise, yargılamaya göre de retorik odur.” “Hatipler ve tiranlar devlet içinde çok az bir güce sahiptirler; çünkü, az önce de belirttiğim gibi, kendilerine en iyi görünen şeyleri yaptıkları halde kendi istedikleri şeylerin hemen hemen hiçbirini yapmazlar.” (Şu söze bakar mısınız, neresinden tutsan elinde kalacak. ama söz ustası olduğu için konu ne olursa olsun "iyi, güzel midir" diye başlayarak her şeye ikna edebilir karşısındakini) “İnsanın kendisi akılsız ve korkak olmadıktan sonra, ölümün kendisi korkunç değildir.”
Gorgias
GorgiasPlaton (Eflatun) · İş Bankası Kültür Yayınları · 20181,502 okunma
·
176 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.