Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Gündeme bomba gibi düşen yazar incelemem ile 1K'da sizlerleyim.
Merhaba herkes! Nasılsınız, nasıl gidiyor? Edebi camianın hayli karışık olduğu bir dönemde Hasan Ali Toptaş incelemesi ile geldim. Evet, Hahaha. Gerçekten ters biriyim… 2 gündür ciddi taciz ithamlarıyla anılan yazar bugün yaptığı açıklamada özrü kabahatinden büyük atasözünü gerçekten canlı kanlı gösterdi bize. Şaşırdın mı derseniz gerçekten hayır. Sonuçta hepimiz insanız ve yapabileceğimiz hiçbir şeyin sınırı yok. Haliye çok şaşırdım hiç beklemezdim gibi şok ifadeler beni daha çok şaşırtıyor. Hasan Ali’yi ne kadar tanıyabiliriz ki ona kefil olalım? Ben bugün kendime bile olmam, insan değişiyor. FARE YİYOR İNSANLAR DOGFEST DÜZENLİYOR. YARASA YİYOR YARASA. Haliyle de gerçekten beni artık hiçbir şey şaşırtmıyor ve yapmaz ya filan diyemiyorum. Maalesef… İncelemeye de gelirsek eğer, ben Hasan Ali kitaplarıyla yeni tanıştım. 3 romanını okudum şimdiye kadar ve sanıyorum sondan başa doğru bir okuma yapmışım. Neyse ki edebiyatçı ya da edebi eser eleştirmeni değilim. Thanx god. Okuduğum 3 romanda da aslında benzer mekan ve olayı geçtiği ortam seçilmiş; köy hayatı ve Denizli (ki yazarın doğduğu büyüdüğü yer olması sebebiyle bildiği bir yeri seçmiş ve risk almamış diye düşünmekten de kendimi alamamıştım.). Toplumsal gerçekliği göstermesi adına iyi güzel de biraz da kentli insanın kentteki ıstırabına değinseydin be ağabeycim demedim değil. Tabii belki başka kitaplarında değinmiştir bilemem. Ben dün sabah taciz olayları patlamadan röportaj kesitine denk gelmiştim. İliştireceğim bu paragrafın sonuna linki ve düşüncesi bana biraz abartı gelmişti açıkçası. Tartışmaya sonuna kadar açık elbette ama değişimi de baz almak önemli diyorum. Öykünme hali bana artık aşırı yavan geliyor. Nostaljiden de sanırım bu sebeple haz etmiyorum. Şartlar bu işte, uyum sağla, değiştiremeyeceğin şeyler yüzünden gerçeklikte kopma gibi gibi. (twitter.com/edebiyatcephesi...) Kendi kitabında yukarıda izlediğiniz videoda bahsettiği gibi kalu beladan kalmış bir kelimeye rastlamadım açıkçası. Yani hiç bunun anlamı ne diye sözlük açmadım. Dili bir değişik kullandığı gerçek. Yalın kullanıyor ve kelimelerle iyi oynuyor ama betimlemeler biraz ee nasıl desem random şekilde seçilmiş güzel kelime yığını gibi. Bazen olayın tamamen dışında deli dehşet bir betimleme yapmış ama ee ne alaka yani diyorsunuz, o kadar. Heba’ya gelirsek de ilk hikayeyi tam olarak nereyle ilişkilendirdiğini anlamasam ve biraz gereksiz gelse de yine de ben yerinde buldum. Özellikle asker anıları “Sürüne Sürüne Erkek Olmak” kitabını getirdi aklıma. Güzel detaylar vermişti. Kitabı dün gece bitirdim, sabah bi baktım olaylar kopmuş. Bu da aklıma hemen Heba’nın son satırlarını getirdi. Kenan’ın ölümünden sonra yok kız kardeşinde (Nefise) gözü var, yok Besim’e karşı oğlancılık filan gibi iftiralarla halk peşine düşmüştü ve Ziya’da anlatıcıya sığınmıştı ya. O kısım. Ziya kulübede saklandığını sanırken ve hayaletine koşan insanları görüp rahatlarken bir anda yediği taş ve sopalarla adeta ölüme doğru koşuyordu. Anlatıcı şöyle yazmıştı son 2 cümlede: Ziya başını çevirip bana baktı yeniden. Beni buldular, dedi büyük bir şaşkınlıkla. Gerçekten Ziya’yı ve ilk kez avluda Kenan’ın kız kardeşini yani Nefise’yi görünce aç gözlerle bakan Ziya’yı yani bugünkü Hasan Aliyi bulduk mu? Bilemiyorum. Okuyacak olanlara keyifli okumalar. Yok ben artık tacizci yazar okumamam diyenlere de saygılar.
Heba
HebaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20174,601 okunma
··
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.