Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Günaydın arkadaşlar. Bugün Mustafa Armağan tarafından yazılan Kızıl Pençe yani Kazım Karabekir’in anıları ve yakılan yazılarından arta kalanların oluşturduğu birikimin kitap haline getirilme olayını okuduk. Daha doğrusu dün gece okuduk, bugün incelemesini yayımlayacağız. Geçmiş dönem komutanlarına baktığımız zaman özellikle Kazım Karabekir ve Çerkes Ethem gibi insanların yazdığı yazıları okumak, o dönem karanlıklaştırılan tarih için bize yardımcı oluyor. Tabi Mustafa Armağan’ın düşünce yapısını bildiğim için onun eserlerini özellikle okuyorum. Tarihi öğrenmek için değil, kıyaslama yapmak için. Biraz daha detaylandıracak olursak ‘A’ tarafından olup sadece ‘A’ tarafının kitaplarını okumak hiç kimseye hiçbir şey katmaz. Ne zaman ki ‘B’ tarafının kitapları da okunur, o tarafın fikirleri de mukayese edilirse o zaman bir faydası olur. Mustafa Armağan, özellikle Cumhuriyet döneminde yapılanlara ve Cumhuriyeti kuranların aleyhine yaptığı araştırmamalar ile bilinir. Daha önce Cumhuriyetin aleyhinde karar verdiği insanların yazdığı biyografi ve günlükleri de okuduğum için güzel mukayeseler çıkıyor ortaya. Bu kitapta da aslında bu ‘Aleyhte’ niyetiyle ortaya çıkıp durumu değiştiremediğini görüyoruz. Buna da bakalım. Kazım Karabekir gibi insanların ne kadar sevildiğini; semtlerde mahallelerde, sokaklarda, okullarda, birçok yapıda isminin yaşatıldığını bilmeyen çok azdır sanırım. Özellikle İstanbul Ümraniye’de oturup da bilmiyorum diyen sanırım olmaz. İşte bu Kazım Karabekir ki ordu için, vatan için adeta aklını kaybetmiş birisidir. Bu yüce adamın yaptıkları ve saygısı da ortadadır ki, ‘BİRİLERİNİN BEKLEDİĞİ GİBİ’ kesinlikle ATAMIZA hakaret ettiği tek satırı yokturdur, olamazda. Ordu terbiyesi almış hiç kimse bunu yapmaz zaten. Bizim ordumuz her devirde böyle hareket etmiştir. Kazım Karabekir’in serzenişleri genel anlamda Ata’ya dalkavukluk edenlerdir ki misal olarak bunların başında Kılıç Ali denen zat gelir ki, Kazım Karabekir, Çerkes Ethem, Hasan İzzettin Dinamo, Nihal Atsız gibi birçok büyüğümüz de bu konuda tavrını koymuştur. Kazım Karabekir’in yalnızca bu konuda büyük serzenişleri vardır ki bunlarda da haklıdır. En azından günümüzde askerimizi, sivilimizi, öğretmenlerimizi şehit edenlere destek verenlerin, pankart açanların ekranlarda şiir okutup, türkü söyletip, kitaplarını bastırıp sevimli gösterilmeye çalışıldığı bir havada değil Vatan, Millet havasında ne yaptıysa yapmış ve Ata’sına saygısızlık etmemiştir. Ruhu şad olsun. Şunu tekrar söylüyorum ki yazar çok çabalamış ama Atatürk’e tek bir hakaret içeren satır bulamamıştır. Ancak dürüst olarak eseri yazdığı için de yiğidi öldürüp hakkını yemeyeceğim. Yalnızca bir konuda takıntı yapmış. Onu da alt paragrafta vereceğim. Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Dini ve Namusu Olanlar Kazanamazlar’ şeklinde bir sözü vardır. Bu sözü çarpıtmaya çalışmış ancak bunu da başaramaz. Kendi kitabında da yazdığı gibi, gerçeklerin er geç ortaya çıkması gibi bir durum vardır. Evet, bu söz doğrudur. Peki, nasıl? Açıklıyorum: Biz ‘Elhamdülillah’ dine inanan, Allah’a inanan Müslümanlarız. Peki, neden kazanamayız? Çok basit, gidelim. İnsanlar bir hoca gördüğünde sahte bile olsa farkında olmadan saygı duymaya başlarlar, hele Anadolu insanımız böyledir ki Mollayım diyen Hocayım diyen isyan çıkarmış ve taze bir hükumeti zora sokmuştur. Haberleşme ağı zayıf olduğundan kim başka yerden gelip bir şey söylese buna inanır insanımız. Hatta bu halen böyledir. Geçenlerde biri ‘Hacca gidiyorum, altınlarınızı okutayım’ diye birçok kişiyi dolandırmıştı. Ne kadar acı değil mi? Bu çağda bu yapılıyorsa eskiden ne yapılabilirdi, düşünelim. Kemal Sunal’ın özellikle bu din tacirlerine birçok eleştirisi olduğu filmi mevcutken onu da dinsizlikle suçlamışlardı zamanında. Mekanı cennet olsun. Ne kadar dürüstçe anlatmıştı oysa ki insanımıza. Bir de insanlar piyasaya çıkıp gariban adamın cebinde 10 lira varsa 8ini alır ve hayır işliyoruz derler. Senin ne ihtiyacın var sanki azla yetinsen ne olacak, İslam bu derler vs. Peki bu ne kadar doğru sizce arkadaşlar? Asıl para Müslüman’a lazım. Haritada yerini bile bulamayacağımız ülkelere gidip Hristiyan okulları açanlar nasıl açıyor? Dua ile mi? Parayla. Bizim insanımız gariban, saf ve masum olunca ne oluyor? Kandırılıyor. Bu sözlerin manası budur. Sözün doğrusu ise Dini ve ahlakı inkılap yapmadan önce hiçbir şey yapmak doğru değildir, yoksa kazanamayız şeklindedir ki bu da mevcut durumu net bir şekilde açıklar. Şimdi gelelim finale. Mustafa Armağan kitaplarını, mukayese için okumak en doğrusudur. Artık hepimiz belli birikime sahip, okuyan, araştıran ve merak eden insanlarız. Bilgiye daha çabuk ulaşabiliyoruz ve okuduğumuz tel bilgiye körü körüne inanmıyoruz. Bu yüzden de bu tarz insanların eserleri ‘ve üstelik yazar da gerçekten çok iyi araştırmalar yaptığı için’ okunmalı ve mukayese için kullanılmalıdır. Hepimize iyi okumalar ve mutlu günler diliyorum..
Kızıl Pençe
Kızıl PençeMustafa Armağan · Timaş Yayınları · 2012522 okunma
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.