Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

456 syf.
3/10 puan verdi
·
4 günde okudu
NEVERNİGHT KUZGUNUN GÖLGESİ YORUM
Genelde sıradanlıktan sıyrılan ve bende bir iz bıraktığını düşündüğüm kitapların yorumunu paylaşıyorum sizlerle. Bu kitap da öyleydi benim için. Yalnız, olumlu manada olmadığını söylemeliyim. Herkes tarafından inanılmaz beğenilen, içinde harika tasarlanmış haritalar bulunan ve gerçekten de kaliteli bir baskıya sahip olan bu kitabı sevemedim. Kitabın içerisindeki haritaları görünce zaten beklentim çok çok yükselmişti, ancak kitabı okuyunca keşke okumasaydım dedirtecek derecede kötü olarak kaldı zihinimde. Okurken yazarın bu kitabı yazma maksadını sorgular oldum. Çünkü kitap bitince ne hissetmem gerektiğini veya ne çıkarmam gerektiğini anlayamadım. Yani ne demeye çalışıyordu bu kitap? . Öncelikle konusundan bahsederek giriş yapayım. Baş karakterimizin ismi Mia. Çok da güzel olmadığı özellikle belirtildiği için burada sizlerle de paylaşma gereği duyuyorum. Kendisi babasının hain ilan edilerek öldürülmesinden ve bir süre sonra annesinden ayrılmaya mecbur bırakılmasından sonra ailesinin intikamını almaya ant içmiş birisi. Bu olayın ardından 6 yıl sonra Mia sırf bu intikamını almak için kılıç olmaya karar veriyor ve bir anlamda suikastçiler okulu olarak değerlendirilebilecek Kızıl Kilise’ye gidiyor. Hikayemiz Mia’nın belli dönemlerde geçmişini de ele alarak şimdiye dönük anlatımla sürdürülmesi sağlanmış. Ağırlıklı olarak şimdiki zamana yer verilmesinden ve şimdiye daha sıkı bağlarla bağlanılmasından dolayı geçmişi pek merak etmiyorsunuz okurken. Yazar geçmişi merak içinde bırakmak için ara sıra “Sakın bakma.” gibi ufak hatırlatmalarla gönderme yapsa da şimdinin acilliğini daha çok vurgulamış. Ben açıkçası geçmiş hususunda anlatım tarzından ötürü çok da bir merak duymadım. . Kitabın içine şöylece bir göz gezdirdiğinizde upuzun dipnotlar karşılıyor sizi. İlk başta çok sağlam bir kurgusu var belli ki, yazar her şey anlaşılsın diye ayrıntılı olarak açıklamış diye düşündürüyor insanı. Ancak bir de okumaya başlarsanız o zaman göreceksiniz ne olduğunu. Dipnotta esprilerden tutun da, anlatılan olayın yarısından kesilerek dipnotta verilmesine kadar değişik şeyler var. Bir yerden sonra anlamadan okudum dipnotları. Hiç eksikliğini hissetmediğimi de söyleyeyim hani. Nasıl diyeyim, hani insan özgün ve orijinal olmak için ve değişiklikler yapar ve topluma bunu sunar ya, tam olarak öyleydi ama bu değişikliklerin mantıklı bir tarafı ve orijinal olarak karşılaşılacak bir yanı yoktu. Sadece değişik olmak için yapılmıştı. Mesela yazar ilk olarak her zaman baş karakter çok güzel olur ancak bizim hikayemizde bu şekilde değil gibisinden bir sözle başlıyor. Yani sıradanlıktan sıyrılma çabası içine girmiş, ama bu sıradanlıktan sıyrılmak değil de sırf değişik bir şey olsun diye öngörülenin tersini okura sunmak oluyor. . Kitapta sevmediğim bir diğer nokta cinsellik ve küfür kısmı. Bu konuda her kitapta rahatsız olmam, çünkü bazı kitaplarda karakterlerin hal ve vaziyetleri göz önüne alındığında normal karşılanabilecek bir durum söz konusu oluyor. Örneğin Locke Lamora serisinde bu durum olağan karşılanabilecek ölçüde. Ancak bu kitapta beni bir şekilde rahatsız etti. Çünkü ne karakterleri sevebildim ne de kitaba uyum sağlayabildim. Mia inanılmaz sinir bozucu bir karakterdi bence. Tric ise anlamsız hareketleriyle bir numaraydı. Ashlinn gerçekten en nefret ettiğim ve okuduğum en dengesiz kitap karakteri ünvanını almaya hak kazandı. Bir kitapta hiçbir karakteri sevmeyince kitabı da sevemiyor insan. Unutmadan, sevdiğim tek karakter Müşfik Kedi oldu, en azından samimiydi. Okuyunca bence siz de hoşlanacaksınız ondan. İşin tuhaf yanı da kitaba dair yazılan yorumların hiçbirinde içinde cinsellik, eşcinsellik ve küfür barındırdığından bahsedilmemiş oluşuydu. Hadi tamam olabilir böyle şeyler ama asıl hikayeyi bir kenara atacak kadar baskın olduğu için en azından değinilmeliydi bence. Şahsi düşüncem bir kitap anlatılırken her yönden anlatılmalı. Niçin sevdim, niçin sevmedim, artıları eksileri şunlar, içinde şu tarz şeyler barındırıyor, eğer bu şeylerden hoşlanıyor veya hoşlanmıyorsanız okumalısınız gibi cümleler yer alabilirdi. Yanlış anlaşılmasın derdim kimseyi kıracak ölçüde eleştirmek değil, kendi fikrimi paylaşmak istedim yalnızca. Herkes istediği gibi yorumlayabilir elbette. Bunun sadece okura yönelik değil yazara da haksızlık olduğunu düşünüyorum ben açıkçası. Mesela ben eğer kitabın böyle olduğundan haberim olsaydı gerçekten almazdım. . Sevmediğim son kısım ise karakterlerin çektikleri acılar oldu. Daha doğrusu anlatma biçimi. Örneğin Tric karakterinin çektiği acıları okurken bir yapmacıklık hissettim, yazar sanki sırf dram olsun diye yazmış gibiydi bazı satırları. . Kitabın hakkını yememek adına sevdiğim kısımları da anlatmak istiyorum. Zaten haritalarını ne kadar sevdiğimi anlatmıştım. Hatta ara sıra haritaları açıp hayran hayran bakındığım dahi oldu. Bir diğer sevdiğim nokta ise kitabın yaklaşık son 200 sayfasının gerçekten heyecanlı oluşuydu. Okunması zaten çok rahat bir kitaptı, eğer dipnotları saymazsak tabi. Son 200 sayfası ise asıl olayların başlamasından ötürü gerçekten tempolu ilerledi. Yine de bitsin artık diye okuduğumu inkar edemem. Yazarın kurguladığı dünya aslında güzeldi, eğer güzel anlatabilseydi. Örneğin anladığım kadarıyla bu evrende 2,5 yılda bir gece oluyor, onu dışında tamamiyle gündüz. O geceye de zifirgece deniyor ve yılbaşı gibi kutlamalar yapılıyor. Değişik ve orijinal kısımları elbette ki vardı, ancak kitabı o kadar sevemedim ki o küçük sayılabilecek orijinal kısımlar bile kurtaramadı kitabı. . Son olarak bir de isteyerek 2. kitap hakkında aldığım önbilgi hakkında konuşmak istiyorum. Kitabı okumayanlar için bir spoiler vermeyeceğim rahat olabilirsiniz. 2. Kitapta yazar asla beklenmeyen bir şey yapıp bizi dumura uğratıyormuş. Ama dumura uğramanızın sebebi zekice yazılmış kurgudan dolayı değil. Hani nasıl fark edemedim demiyorsunuz, bu kadarı da olamaz artık dedirtiyor insana. Hayır, hangi kafayla yazmış diye düşünmeye itiyor insanı. Sonra da yazarın sadece kafasına ne eserse onu yazdığı düşüncesi yerleşiyor aklıma. Bilmiyorum, iyi ki 2. kitabı almadım dedirtti bana. . Kitap hakkındaki düşüncelerim bunlardan ibaret. Eğer zaman ayırıp okuduysanız ayrıca teşekkür ederim. Okumadıysanız da özet olarak kitabı sevmediğimi belirtmek isterim. Yaş itibariyle de +18 demiştim ancak bu konularda hassassanız +20 itibariyle de okuyabilirsiniz bence. Okuyup okumamak size kalmış. Kitaba 3 puan veriyorum. Verdiğim puanların sebebiyse haritaların güzelliği, son 200 sayfanın tempolu ve diğer yarısına göre daha keyifli oluşu ve bir de oluşturulan dünya tam anlatılamamış olsa da sağlam bir yazarın elinden çıksa daha güzel olacağından ötürü. Cümlemi tamamlamadan önce söylemek istediğim son bir söz var. Kitabı sevmiş veya sevmemiş olabilirsiniz, sizden beklediğim sadece saygı. Sağlıkla kalınız. Puanım: 3/5
Nevernight - Kuzgunun Gölgesi
Nevernight - Kuzgunun GölgesiJay Kristoff · Pegasus Yayınları · 2018414 okunma
·
1.705 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.