Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

296 syf.
7/10 puan verdi
Evdeki Melek
“Kadın nedir? Sizi temin ederim, bilmiyorum. Sizin bildiğinize de inanmıyorum. İnsan yeteneklerine açık tüm sanat ve meslek dallarında o kendisini ifade edene dek kimsenin bileceğine de inanmıyorum.” Virginia Woolf’un ölümünden sonra kocası Leonard Woolf kimi dergi ve gazetelerde yayınlanmış kimi de yayına hazır hale getirilmiş ancak yayınlanmamış deneme, taslak ve hikayeler arasından seçtiklerini bir araya getirdiği bir eser. Öne çıkanlardan bazıları Güve’nin Ölümü, Caddelerde Takılmak, İnsan Sanatı, Vasat, Biyografi Sanatı, Ustalık, Neden?, Kadınlara Yönelik Meslekler ve Bombardıman Altında Barış Üzerine Düşünceler… Bilindiği gibi Virginia Woolf Roman ve Hikaye yazarlığı yanında iyi de bir eleştirmen ve bu eserinde de eleştirmenlik kalitesini rahatlıkla görebiliriz. Benim açımdan yine faydalı bir kitap oldu şimdi damlalar halinde zihnime düşünlerden birkaçını sizlere yansıtmak istiyorum. Bilmiyorum da bir güvenin ölümü Virginia dışında kimin umurunda olur. Ama o bir güvenin ölümünde aslında her canlının dolayısıyla da insanın o müzmin kaderini görür ve güvenin ölümünü model olarak kullanarak sınıflandırdığı üç gerçekten biri olan ‘Acı Gerçekler’i önümüze koyar. Evet, minnacık bir güvenin çırpınışı kimin umurunda olur! Belki de hiç kimsenin. Çünkü herkes kendine şunu der böyle bir anda “Herkes yaşamdan yana saf tutar; elbette benim yaklaşımım da…” öyledir. Dünyada milyonlarca güzellik boy gösterirken, siz var gücünüzle ölüme karşı koymaya çalışırsınız ve bu hiç kimsenin umurunda olmaz, olamaz! Hayatın kendi içinde kanunları vardır, onlara karşı koymak mümkün olabilir mi? Yaşarken hayat bize tuhaf gelir, ölürken de ölüm! Ne garip değil mi? Yani hangi seviyedeysek o seviye bize garip gelir. Belki de garip olan biziz... Virginia sıradan bir gün ama belki biraz enerjisi yüksek bir günde hayatın şaşaasından yüz çevirip bir güvenin ölümüne mercek tutuyor. Ve biz de düşüncelerimizle ona eşlik ederiz. Benlik! Dalgalar’da altı kişi mi vardı yoksa aslında bir kişinin altı benliğinin yansıması mıydı diye bizi düşüncelere daldıran Virginia, onu burada biraz daha kurcaladığını görürüz. Hayatın sunduğu çaresizlik girdabına girip, durmadan dönenlere Virginia önce bir durum değerlendirmesi yapar: “Böyle durumlarda benlik bölünmesi yaşandığı iyi bilinir. Bir taraf istekli ve tatminsiz iken, diğeri bir filozof gibi düşünceli ve katıdır” sonra tavsiyede bulunur “pasif ol, kabullen ve hiç canını sıkma; çünkü doğa, bir balinanın gövdesini kesmen için sana altı küçük cep çakısı verdi.” Tabii bu satırları okuduğum sırada mest oldum. Hep söylerim zaten, insanlar farklı şeylerde benzer şeyler yaşarlar. Ama kimisi aktarabilir bunu, kimisi aktaramaz. Sanatçılar kendi sanatları ile bunu aktarırlar işte yazarlar da edebi eserleriyle aynı şeyi yaparlar. Mest oldum çünkü aktarılışıma şahitlik ettim. Kendimi gördüm içinde fazlasıyla tanıdıktı… Virginia’nın bu eserinde değindiği birçok konu -eğitimdeki şekilcilik, kelimelerin gücü, şiir, II. Dünya Savaşı’nda yaşadıkları gibi- vardır burada hepsini tek tek açıklamayacağım ancak kadınlarla ilgili olan kısmına da değinmek istiyorum girişte alıntıladığım gibi kadın nedir bilmiyorum diyor ve ekliyor kadın erkeklerin kullandığı o araçlarla kendini özgürce ifade edemezse kadının ne olduğunu bilemeyiz. Yani sadece kullanması yeterli değil aynı zamanda düşüncelerinde özgür olacak mesela kadınların kendini ifade ederken yaşadığı sıkıntıların bir kısmını şöyle dile getiriyor: Kadın, “Birtakım düşüncelerin içindedir; bir kadın olarak onun için söylemesi uygunsuz olan, bedenle ilgili, tutkularla ilgili bir şeyler; erkekleri duyduğunda şaşkına çevirecek türden şeyler. Tutkularının gerçekliğinden bahseden bir kadın hakkında erkeklerin neler söyleyeceğine dair birden bire ortaya çıkan bir bilinç, onu dalmış olduğu sanatsal bilinç dışı durumdan uyandırır. Artık daha fazla yazamaz. Trans sona ermiştir. Hayal gücü daha fazla çalışmaz. Bu, inanıyorum ki kadın yazarlar arasında çok sık yaşanan bir deneyimdir; onlar, karşı cinsin aşırı geleneksel yaklaşımlarımdan dolayı sekteye uğramaktadırlar.” Peki kadını böyle çemberler içine alarak haydi kendini ifade et dersek, buradan çıkan kadın ürününden kadını nasıl tanıyacağız. İşte onun için erkeklerin kullandığı tüm araçları kullanabilecek ve bunu yaparken de özgür olacak. Yoksa erkeklerin anlattığı kadar kadını tanırız, artık buna da ne kadar kadın diyebilirsek? Erkeklerin tasvir ettiği kadın bir melektir, bu melek erkek çemberinde süslü bir ev eşyası gibi. Mesela bir eleştiri aracını kullanmak istese hemen çember sınırları o meleğe şöyle seslenir: "Canım, unutma ki sen genç bir kadınsın. Şu anda bir erkek tarafından yazılmış bir kitap hakkında yazıyorsun. Daha sempatik ol; daha müşfik, daha methiyeci; tüm kadınlık hünerlerini ve tatlı dilini kullanarak biraz daha oyunbaz ol. Kendi aklının ve fikirlerinin olduğunu kimseye belli etme. Her şeyden önce saf ol." Onun için Virginia, ilk önce o içinizdeki meleği öldürmeniz sonra da kendinizi özgürleştirmeniz lazım diyor ve aynı süreçten kendisinin de geçtiğini birincisini başardığını yani içindeki meleği öldürdüğünü ama ikincisinde o kadar başarılı olmadığını kendi ifadeleriyle şöyle aktarıyor: “Mesleki hayatımda yaşadığım iki maceradır. İlki, evdeki Meleğin öldürülmesi; sanırım, onu çözdüm. O öldü. Fakat ikincisi; yani bir beden olarak kendi tecrübelerim hakkında gerçekleri söylemek; işte onu çözebildiğimi sanmıyorum. Henüz hiçbir kadının da çözebildiğini zannetmiyorum. Karşısındaki engeller, hala son derece güçlü; üstelik bunların tanımlanması da oldukça zor. Dışarıdan bakıldığında, kitap yazmaktan daha kolay ne var? Dışarıdan bakıldığında, erkeklerden daha ziyade kadınlar için hangi engeller söz konusu? İçerde ise, durum farklıdır, hala savaşması gereken bir sürü hayalet, üstesinden gelmesi gereken birçok önyargı vardır. Gerçekten de, bir kadının katledeceği bir hayaletle karşılaşmadan, bir kayaya doğru savrulmadan yazı yazmaya oturabilmesi için, öyle sanıyorum ki, öncesinde çok uzun bir zaman geçmesi gerekecek.” Virginia bir ışık yaktı ve unutmamak gerekir ki bu ışığı karanlık içinde ateş ve mumu bularak yaktı… İyi okumalar
Güvenin Ölümü
Güvenin ÖlümüVirginia Woolf · Zeplin Kitap · 2014108 okunma
··
98 görüntüleme
Gülci okurunun profil resmi
Zannediyorum ki bir güvenin ölümü Wirgina dışında kimsenin umrunda olmazdı. Kaldı ki garip olan elbette bizleriz fikrimce.. Aktaramadığımız pek çok şey vardır yani insan bir sanat eseri ya da dediğin gibi bir kitabıyla bunu yapabilir öbür türlüsü güç bence ama bir yol var ki konuşmadan da çok şeyi bilebiliriz eğer karşımızdaki ruhumuzun, canımızın ya da benliğimizin bir parçasıysa.. Wirginayı zaten çok seviyorum çoğu sözleri yazıları ve kitaplarında hayatın tam en can alıcı noktası derler ya onları buluyorum ve tabii kendimi.. Peki kaç kişi o meleği öldürdü , kaç kişi o hayaleti katletti, fırtınalar karşısında savrulmadan ayakta kaldı, ya da önündeki kayaya çarptı onu aştı da kendini buldu..? Işık yaktı evet.. yaktığı ışıkla bizi karanlık tünelden çıkardı ve biz o kopkoyu siyahtan sonra gün ışığı ile karşılaştık..bu yüzden minnettarız.. Teşekkürler , eline sağlık..
RA okurunun profil resmi
Tabii onu alıp daha ileriye taşımaları lazım. Dediğin doğru acaba kaçı bunu umursadı ve kaçı bunu yaptı kaçı bunu yapmaya razı. Ama bu olmayınca da kadınları sadece erkeklerinden gözünden tanırız
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.