Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

432 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Bu kitapta beni çeken ilk şey yazarın kendi hayatını yazması ve öyle mutlu, aşk dolu bir roman olmamasıydı. İkincisi ise daha önce alkolik ve uyuşturucu bağımlısı birinin bu denli ayrıntılı bir şekilde neler hissettiğini ve neler yaşadığını daha önce hiç okumamış olmamdı. James Frey’i hepimiz Endgame serisinin yazarı olarak biliyoruz peki ama bundan önce o kimdi? James, yaklaşık 13 yaşından beri alkol kullanıyor ve uyuşturucu bağımlısı. Bir gün nereye gittiğini bilmediği bir uçakta; ön dişleri kırılmış, burnu kırık, gözleri şişmiş ve kelimenin tam anlamıyla ölümüne dövülmüş bir şekilde yarı baygın yatıyor. Bu büyük olaydan sonra bir kliğine gidip bu yaşantısından kurtulmak istiyor. Anne, babası ve kardeşi ona sürekli destek oluyor fakat James’in içinde öyle büyük bir öfke var ki anne ve babasını ne zaman göre onlardan nefret ediyor. Onları seviyor ama yine de onlardan nefret etmekten kendini alamıyor. Klinikte geçirdiği günlerin çoğunu çok etkilenerek okudum. James, bağımlı olduğu için ilk günler onun için çok zor geçiyor. Geçirdiği nöbetler okumak Jems’in kendisi kadar beni de korkuttu. Bu nöbetlerin birinde James artık ölmeye karar veriyor ve klinikten ayrılmaya çalışıyor. Onu durduran kişi orada daha yeni tanıştığı Leonard oluyor. (My Friend Leonard adında bu arkadaşı için yazdığı bir kitap var, onu da okumak istiyorum.) James, Leonard’a , 24 saat dayanmak için söz veriyor. Eğer 24 saatin sonunda hala kendini berbat hissederse gitmesine izin vermesini istiyor Bu konuda anlaştıktan 24 sonra James tamamen değişiyor. Klinikte kalıp savaşmaya devam ediyor. Ailesi ile yüzleşiyor, onlara bağımlı olduğu zamanlarını ve her yaşında neler yaptığını neler denediğini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Bunları okumak benim için büyük bir şok oldu. Bir insanın bu kadar çok şey yapacağını tahmin edemezdim. Daha sonra bunlardan pişman olup özür dilemesi ama diğer yaşlarda aynılarını tekrar yapması çok sinirimi bozdu. Aynı şekilde bir rahibe içini döküp, yaşadığı sarsıcı bir olayı anlattıktan sonra o rahibin bir şey dememesi de aynı şekilde saçma geldi. Her ne kadar yaşanmış bir hikaye olsa da insan biraz destek bekliyor. Kitabın ilerleyişi her bölümde yaşanılan ve ortaya çıkan gerçekler sizi kitaba daha da çok bağlıyor. Kardeşi hakkında yazdıkları şey beni çok ama çok etkiledi. Orada ağladım. Ve kardeşinden bahsediş şekli çok enfes bir şeydi. Annesi ve babası ile bir sarılma anı var arkadaşlar…Bir kızı gördüğünde ağzından dökülen kelimeler var arkadaşlar... Ben öyle güzel bir şey okumadım. Leonard karakteri ise James’e yol gösteren bir baba figürüydü. (Kitabı okursanız bu göndermeyi anlayacaksınız.) Dilinden çok az bahsedersem eğer okuyacak İngilizce kitap arıyorsanız bu kitabı kesinlikle öneririm. 400 kusur sayfa olması sizi korkutmasın. Kitabın yarısı boşluklu bir şekilde yazılmış diyaloglardan oluşuyor. E-kitap formatında indirip kitabı incelerseniz ne dediğimi anlayacaksınız. Ve çoğu kelime, cümleler basit yazılmış. Olduğu gibi yani. Yan ya da mecaz anlam yok. Rahatlıkla okursunuz. Benim için olumsuz yanlarına gelecek olursam, kolay okunuyor fakat o kadar çok aynı cümle, aynı an tekrar edildi ki çok sıkıldım. Bazı yerlerde sırf yazmak için yazdığını düşündüm. Çoğu yer kendi özeli olarak kalabilirdi diye de düşünmüyor değilim. Bazen de o kadar çok şey aynı anda oluyor ki diyorum acaba “gerçekten de yaşamış mısınız James bey bunları?” Son olarak, kitabın sonu ve her bir karaktere daha sonradan neler olduğu yazılması iyi düşünülmüş. Bende zaten hepsinin neler yaptığını çok merak ediyordum. Trajik bir yaşam hikâyesi okumak istiyorsanız, hemen okuyun bu kitabı. Orijinal dilinde okumanızı tavsiye ederim.
A Million Little Pieces
A Million Little PiecesJames Frey · Anchor Books · 200526 okunma
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.