alıntıyı okuyunca kitabın ne kadar güzel olduğunu anlarsınız...Şems havuzdan abdestini tazeler. Siyah feracesi ıslaktır. Islak taşlara serer seccade olarak. Sünneti kılmıştır, farza başlar. Tekbir alır. Kıraati sesli olarak okur. Birinci rekâtta Fatiha’dan sonra Şems Sûresi’ni okur. Dervişlerden birisi ağlamaya başlar. Bakarlar ki bu iş
uzadıkça dervişler yumuşayacak. Başderviş bıçağı Şems’in sırtına saplar, çıkarır.
Ayaktadır Şems, yıkılmamıştır. İkinci bıçak… Üçüncü bıçak… Dördüncü bıçak… Hâlâ ayakta Şems, Şems Sûresi’ni okumaya devam etmektedir. Beşinci bıçak… Altıncı bıçak…
Şems taş zemine düşer. Kalkmaya çalışır. Doğrulur. Yan tarafa tekrar düşer. Toparlanırken hâlâ Şems Sûresi’ni tekrar tekrar okumaktadır. Diz üstü çöker.
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür.
Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems Hz. Peygamber’in şu hadisini mırıldanır, sesi boğuk: “Allah’a kavuşmak isteyeni Allah da sever.”
Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür. Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şems’in başını gövdesinden ayırmaktır.
Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin. Sonra da en yakın bir kuyuya atın.
Kıyafetine sarıp atın. Avluyu yıkayın. Sabah yola çıkarız.
Şems hâlâ son nefesini vermemiştir. Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve:
“Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım, ve bu canı sana hediye ediyorum.”