Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

280 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
KARL POPPER- HAYAT PROBLEM ÇÖZMEKTİR Hayat Problem Çözmektir, Karl Popper’ın yayımlanmış son kitabı. Kitap iki büyük başlık altında toplanmış farklı konuşmalardan oluşuyor. Bu kitap okuduğum ilk Karl Popper kitabı ve felsefe derin bilgi sahibi olduğum bir konu değil, bu sebeple ilk bölümü takip etmekte zorlandım. Kitabı daha iyi anlamak için sesli okumam veya bazı yerleri tekrar etmem gerekti. Ancak burada anlaşılmayı zorlaştıran durum kullanılması gereken ve hakim olmadığım terminoloji. Kitabın olabildiğince açık çevrildiğini düşünüyorum. Daha sonraki bölümlerde ise terminoloji bu kadar ağır değil ve daha kolay okunabiliyor. Kitabı okumaya yeni başladığımda, Karl Popper’ın fikirlerini hayranlıkla karşılayamadım, hatta çoğu yerde, sanki Karl Popper benimle diyalog kuruyormuşçasına kitabı karşıma alıp kitapla tartıştım. Bu süreçte kitabı son kez kapattığım zaman Karl Popper okumaktan bu kadar mutlu olacağımı düşünmüyordum, sadece denemiş olacaktım. Bu şekilde düşünmemin esas sebebi Karl Popper’ın tartışmalı konular hakkında fikrini (hatta açıkça tarafını) beyan ederken katılmadığı fikirler hakkında ‘ben bu fikri savunan insanların argümanlarını burada sunmayacağım, bu fikrin savunulamayacağının açıkça görüldüğünü düşünüyorum.’ Benzeri cümleler kullanmış olması. Bu durumu özellikle yaşadığım tartışma konusu ise kitapta Dünya 1, Dünya 2 ve Dünya 3’ten bahsedilen bölüm. Fiziksel maddelerin dünyasına Dünya 1, bu fiziksel maddeler üzerine ürettiğimiz düşüncelerin dünyasına Dünya 2, bu düşüncelerimizin doğru veya yanlış, ancak sınanabilir şekilde ortaya atıldığı formüllerin dünyasına Dünya 3 adının verilmesi ve bu dünyaların etkileşimleri üzerine yapılan tartışmada Popper’ın vardığı sonuçlar beni hayrete düşürdü. Popper: Bu dünyaların birbirine olan etkileri üzerine dört görüş bildirilmiştir, diyor, görüşleri birer cümle ile tanımladıktan sonra da ‘Birinci ve ikinci görüşün savunulamayacağı açıkça bellidir.’ Diyerek üçüncü görüşü açıklamaya geçiyor. Halbuki Popper’ın açıklamaya gerek görmediği görüşlerden biri, yalnızca Dünya 1’in varlığını kabul eden materyalist görüş. Felsefe ile ilgiliyken bu felsefeyi yapan maddeyi (beyni) merak ederek tıp okuyan biri olarak materyalizme yakın olduğum söylenebilir. Ve Popper’ın benim hakkımdaki görüşü; tartışılması bile gereksiz, yıllar önce sönmüş bir fikri savunuyor olmam. Popper materyalist bakış hakkında bir cümleden fazlasını söylüyor aslında. - Materyalizmin Dünya 2’nin varlığını yadsımasını bir kaçış olarak görüyor. Dünya 1,2 ve 3’ün arasındaki bağlantıları çözmemiz gerekiyor, ve bazı insanlar Dünya 2’yi (materyalistler) ya da Dünya 1’i (aslında bütün dünyanın algıdan ibaret olduğunu, tek gerçeğin Dünya 2’deki algılar olduğunu savunan felsefeciler) yadsıyarak bu sorundan kolay yolla kurtulmak istiyorlar diyor. Ancak kendisinin doğa bilimleri ve matematik üzerine geniş bir bilgisi var. Örneğin matematikte ‘en büyük doğal sayı diye bir şey yoktur.’ Ya da ‘En büyük asal sayı diye bir şey yoktur.’ Gibi kanıtlanmış önermelere de ‘en büyük doğal sayıyı bulmamak için onu yadsıyorsunuz.’ Diyebilir miydi? Eğer Dünya 2’nin varlığını yadsımanın mantıklı bir sebebi varsa, sadece kolay oluyor diye bunu kabullenmemek neden? - Kolayca ‘beyindeki farklı durumlar ile Dünya 2’deki farklı düşünceler arasında açık bir bağlantı kurulamaz.’ Diyor. Beyindeki farklı durumların ne kadarını ayırt edebiliyoruz ki farklı düşüncelerin farklı beyin durumlarına tekabül etmediğini bu kadar rahat söyleyebiliyoruz? Popper’ın örnek verdiğim kısım başta olmak üzere, bazı kısımlarda karşıt görüşleri çok hafife alması ve görüşlerini gerçek anlamda temellendirmemesini tuhaf buldum. Ancak bu kitap sözlü anlatımlarının yazıya dökülmesinden oluşuyor. Belki konuşmalarını daha kısa tutmak için, belki sözlü anlatımın üstünden geçme şansı az olduğu için bu durumun gerçekleştiğini tahmin ediyorum. Ancak yine de bir felsefeci için katı görüşlü olduğu izlenimini edindim. Bu durum Karl Popper’ın tarih hakkındaki konuşması sırasında açıkladığı yargılara göre, istemli olarak yapılıyor. Popper’a göre tarafsız bir tarih anlayışı yoktur, tarafsız bir tarih anlayışına sahip olmaya çalışanlar yalnızca taraflarının farkında değillerdir ve bu çok tehlikelidir. Fanatizm haline getirmemeye çalışarak açıkça taraflı olmalıyız. Belki de Popper’ın, henüz beyin tam olarak anlaşılamamışken ‘beyin durumları düşünce durumlarına karşılık gelmez.’ Kadar kesin bir cümle kurabilmesinin sebebi budur. Önermesini kesin bir dille ortaya atar, ancak önermesini yanlışlayacak bilimsel gelişmeleri de olgunlukla kabullenmeye hazırdır. Belki bu görüşü keskin bir dille ortaya atmasının sebebi tarih hakkındaki düşüncelerine benzer sebeplerden ileri geliyordur, bir tarafın olsun ki, yanlışlanabilir önermeler ortaya koy. Aslında temellendirilemeyen, bir nedeni veya sonucu bulunamayan görüşlerin gerçekten bilimsel olmadığını fark eden ve bilgide temellendirmeyi önemseyen pek çok bilim insanı ve bilim felsefesi yapan düşünür var. Ancak Karl Popper’ın düşüncesinin temellendirilmiş bilgi görüşünden ayrılan yanı, bu bilgilerin en önemli özelliğinin temellendirilmeleri değil yanlışlanabilirlikleri olduğunu öne sürmesidir. Bu fark hayati önem taşır. Çünkü yaprakların yeşil olduğuna milyonlarca kanıt bulalım ve önermemizi temellendirelim, bir tane sarı yaprak önermemizi yanlış veya anlamsız hale getirir. Ya ‘tüm’ yaprakları kast ettiğimizi kabul ederek önermemizi geri çekeriz, ya da ‘yeşil de olabilirler.’ Deriz, ki kitapta da bahsedildiği üzere bir önermeyi sağlamlaştıran en önemli özelliklerden biri önermenin kapsamının genişliğidir. Bazı yapraklara dair bir önerme bize fazla bilgi vermemektedir. Kalp yetmezliği olan kişilere A ilacını vereceğim bilgisi ne kadar anlamlıysa kapıdan giren kimilerine, bazı durumlarda, çeşitli sağlık sorunları yoksa B ilacı yazma şansımın da olduğu bilgisi, bu ‘bazı’ ‘kimi’ adıllarının ve 'çeşitli' sıfatının altı doldurulmadığı sürece o kadar anlamsız olacaktır. Kitabın sonunda yer alan röportajda, Popper’ın sorulara cevap verirken aslında soruları cevaplamadığını gördüm. Sorularla uzaktan ilişkili durumlardan bahsediyor ya da sorunun bu şekilde sorulmasının ne kadar doğru olduğunu tartışıyor. Aslında bu durum, kitabın son bölümünde devlet yönetimi ve devlet yönetimi üzerine tarihteki filozofların görüşleri üzerine düşüncelerini anlattığı yerde de görülüyor. Platon ‘Kim yönetmeli’ diye sordu, insanlar ‘Nasıl yönetilmeli?’ diye soruyorlar ancak bunlar yanlış sorulardır diyor ve bu sorulara net bir cevap vermekten kaçınıyor. Temellendirmenin tersinden giderek yanlışlanabilirliği ön plana alırken yaptığı şeyi burada da yapıyor, her şeye tersten bakarak ters yoldan düşünüyor (ters’i yanlış anlamında kullanmıyorum) . ‘Demokraside önemli olanın yönetimin seçilebilirliği olduğu düşünülür, ama esas önemli olan yönetimin devrilebilirliğidir.’ Görüşüyle benim siyaset hakkında daha önce aklıma gelmemiş durumlar üzerine düşünmemi sağladı. Önemli olan mecliste bizi temsil edecek, bizim gibi sağcı, bizim gibi solcu, bizim gibi dindar, bizim etnik kökenimizden veya memleketimizden insanların bulunması değildir. İyi bir yönetici kendisi belli bir dine mensup olmasa da halkında belli bir dine mensup olan insanlar için ibadethane yapımını sağlamalıdır, kendisi ileri eğitim almayı tercih etmiş olmasa da eğitim almak isteyen kişiler için uygun kurumları ücretsiz veya uygun fiyatlara sunmalıdır . Önemli olan yöneticinin bizim gibi düşünmesi değildir. Popper, bizim gibi düşünerek bizi temsil edecek yöneticiler seçtiğimizde yönetimin aksayacağını savunur, çünkü önemli olan hükümetin devrilebilirliğidir, eğer halk birleşmez, herkes kendini temsil edecek birini seçer ve oylar dağılırsa, ya etkili olduğu pek görülmemiş koalisyon hükümetleri kurulur, ya da ana parti herhangi bir önemsenebilir muhalefetle rekabet etmediği için devrilmekten korkmadan halkın istemeyeceği işlere imza atabilir. Popper’ın yanlış bulduğu siyasi sistem şu an Türkiye’de uygulanan sistem ve bu sistem aynen Popper’ın öngördüğü sorunlara sebep oluyor. Popper siyasi görüşlerini de tabulaştırmıyor, günümüzde en iyi yönetim şekli cumhuriyet gibi durmaktadır, bunun da en iyi hali yöneticilerin büyük ve az sayıda grup (parti) altında toplanmasıdır, çünkü devrilebilirliği en yüksek sistem budur, bu sayede iktidar halkın beğenisini sürdürmek için asla çalışmaktan vazgeçemez diyor. Halk yanlışı seçebilir, ama önemli olan bu yanlışın değiştirilebilir olmasıdır. Kitap farklı zamanlarda yapılan, aynı veya benzer konular üzerine konuşmalardan oluştuğu için bazen tekrara düşebiliyor. Ancak akademik anlamda felsefe bilgisi olmayan biri olarak aynı görüşün farklı sözlerle tekrar tekrar işlenmesi benim konuyu anlamımı kolaylaştırdı. Başları benim için daha yavaş ilerlese de rahat okunabilir ve daha az altyapı gerektiren kitaplardan olduğunu düşünüyorum. Benim bakış açımı geliştirdi, bana yenik ufuklar açtı. Kitabın derleme olması sebebiyle farklı konuların işlenmesi bana kattığı görüşlerin daha da çeşitli olmasına sebep oldu. Daha iyi bir altyapım olduğunda farklı bir bakış açısıyla tekrar okumak istediğim bir kitap, hala kitaptan öğrenebileceğim şeyler olduğunu düşünüyorum.
Hayat Problem Çözmektir
Hayat Problem ÇözmektirKarl R. Popper · Yapı Kredi Yayınları · 2022311 okunma
·
300 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.