Efsaneeee bir kitap bayıldımmm.
Efenim eser ahlak kurallarına uymadığı söylenerek 35 yıl boyunca yasaklanmış. Gerzekler!
Kitap; BU m e k t u p , DOSTUM, çok uzun olacak. Yazmaktan pek hoşlanmam. Sözlerin düşünceye ihanet ettiğini çok yerde okudum, ama bana öyle geliyor ki yazılı sözler düşünceye daha da çok ihanet ediyor diye başlıyor.
Yazarında dediği gibi bu bir mektup uzun ve veda eden bir mektup. Alexis’n eşine içini döktüğü sadece anlaşılmak istediği cinsel kimliği ile yaşamının arasında sıkışıp kaldığı bir hayatı itiraf ettiği veda mektubu.
Neredeyse altını çizmediğim cümlesi yok. Kesinlikle tavsiye ederğm kesinlikle
Her ne kadar ya şamak zorsa da, hayatını açıklamaya çalışmak çok daha zahmetli.
Hayat da fizyolojik bir sırdan başka bir şey değil. Zevk sadece bir duygu olduğu için neden hor görülür anlamıyorum, madem ki acı hor görülmüyor ve madem ki acı da bir duygu. Acıya saygı gösterilir, iradi olmadığı için; fakat zevkin her zaman iradi olup olmadığını ve ona maruz kalıp kalmadığımızı bilmek de ayrı bir mesele. Aksi durumda bile, özgürce tercih ediliyor diye bu zevki daha utanılacak bir şey olarak görmem ben.
Hayal, Monique, olası bütün tanımlardan daha karmaşıktır; basite indirgenmiş her imge, kaba olma riskini taşır her zaman. Şairlerin kesin terimlerden kaçınmasını onayladığımı da sanmayın, onlar sadece düşlerini bilirler; şairlerin düşlerinde hakikat payı çoktur, fakat hayat bu düşlerden ibaret değil dir. Hayat şiirden daha fazla bir şeydir; fizyolojiden daha fazla bir şeydir, hatta o kadar uzun zaman inandığım ahlaktan da. Hayat bunların hepsidir ve çok daha fazlasıdır: hayat, hayattır. Tek servetimiz ve tek lanetimizdir. Yaşıyoruz, Monique; her birimizin kendi özel, biricik hayatı var, değiştiremediğimiz geçmiş tarafından belirlenen ve sırası geldiğinde, azıcık da olsa, geleceği belir
leyen hayatı. Kendi hayatı. Sadece kendisine ait olan, iki kere yaşanmayacak olan ve hiçbir zaman lamamiyle anladığından emin olmadığı hayatı. Burada hayatın bütünüyle ilgili olarak söylediklerimi, bir hayatın her bir anı için de söyleyebilirim. Başkaları bizim mevcudiyetimizi görür, hareketlerimizi, kelimelerin dudaklarımızda nasıl şekillendiğini; sadece biz kendi hayatımızı görürüz. Bu garip bir şeydir: hayatımızı görürüz, onun böyle olmasından hayrete düşeriz, ama onu değiştiremeyiz. Hayatımızı yargıladığımızda bile, hâlâ ona aitizdir; onaylamamız da kınamamız da onun bir parçasıdır, kendi kendini yansıtan odur daima. Çünkü başka hiçbir şey yoktur; dünya, her birimiz için, hayatımıza yakın düştüğü ölçüde vardır. Hayatımızı oluşturan unsurlar da ondan ayrılamaz: çok iyi biliyorum ki, gurur duyduğumuz içgüdülerimizin de, itiraf edemediklerimizin de aslında kökeni aynıdır. Diğerlerinin hepsini değiştirmeden içlerinden birini ortadan kaldıramayız. Kelimeleri o kadar çok kişi kullanıyor ki Monique, artık kimseye uygun düşmüyorlar; bilimsel bir terim bir hayatı nasıl açıklayabilir? Bir olayı bile açıklamaz; ona işaret eder. Hep aynı şekilde işaret eder, halbuki farklı hayatlarda birbirine tıpatıp benzeyen iki olay yoktur, aynı hayatın içinde bile yoktur belki.