Denir ki; sevgili Atam bu kitap için askeri okullarda okutulsun ve öğrencilere de tavsiye edilsin demiş. Ben de derim ki, bu kitap bütün öğrencilere okutulsun. Ama lise erken artık herkesin üniversite okuyabildiğini düşünürsek, tüm üniversitelerde okutulsun… Mümkünse şöyle son sınıflara doğru okutulsun ki, olgunlaşma dönemine denk gelsin..
Neden lise değil derseniz: İçinde bulunduğumuz çağda, şu “laylaylom kafası denen” dönemde, lise öğrencileri için erken bulduğumdan. Ben de lisedeyken okumuştum. Çoook çoook önceleri. O zamanlar “laylaylom kafası” değil de “asi gençlik” deniyordu bizimkine. Kitap okumak çok da popüler değildir o yaşlarda. Okuduğunuz da genellikle öğretmen istediği içindir… (Kendim bu öğretmen istediği içinin dışında olsam da, kitap seçimlerimin ne kadar doğru olduğu tartışmaya açıktır.) Ne anlattığına odaklandığımızı pek sanmıyorum kitapların o yaşlardayken… Çoğunlukla iyi vakit geçirtip geçirtmediğine odaklanırız. Ne işimiz olur ki, ülke nasıl kurulur, nasıl eğitilir, aydın kimdir, okullar ne işe yarar, devlet yöneticilerinin asli görevi nedir, yurt nedir, vatan nedir, köylü nedir, halk nedir, kahraman kimdir, kime denir gibi kavramlarla. Düşünsenize daha meslek seçmek gerektiğini bile tam olarak kavramamış, kendi yeteneklerinin farkında olmayan, ergenlik çağındaki kişilerden bahsediyoruz. Öncelikli derdimiz kendimizin birey olduğunu ispatlamak, öğretmenlerle zıtlaşmak, anne-babaya baş tutmak dönemleri. Nasihatlara öyle kapalıyız ki, “Beyaz Zambaklar Ülkesi” kitabı o dönem de bana ne anlatabilir. Baştan sona nasihat değil midir? Ben önce kendi varlığımı kabul ettireyim bana neymiş ki Finlandiya’dan…
İşte ben de belki bu nedenle lise çağlarımda okumuş olduğum (bizim okulda ödev olarak kitap okutulmazdı, o nedenle kendi seçimimdir) kitaptan hiçbir şey anlamamışım. Kafamda hiçbir yer etmemiş olacak ki, bazı kitapların karakterlerini, olay örüntüsünü unutsam da aşağı yukarı verdiği hisler aklımdayken, bu kitapla ilgili hiçbir duygumu hatırlamıyordum. İstisnalar elbette vardır ama lütfen genel durumdan bahsettiğimi anlayarak, duruma fazla takılmayın. Bir istisna iseniz, kıymetinizi bilin. Kendimden yola çıkarak (-ki ben de liseyi bitirdiğimde dünya klasiklerinin çoğunu okumuş biri olarak söylüyorum bunu), bu kitabın okunma zamanının biraz daha büyüdüğümüzde olduğunun kanaatindeyim. Aksi takdirde benim gibi küçük yaşta okuduğunuz, sizin için bir şey ifade etmemiş bir kitap olarak kalacak, sorana da “hmmm evet okumuştum ama hatırlamıyorum” cevabını vereceksiniz. Eğer okurluk konusunda istikrarlı ve meraklı biriyseniz tekrar elinize alırsınız. Değilseniz öyle bir köşe de kalır gider.
Üniversitelerin hepsinde okutulsun, özellikle de politikacı, öğretmen, doktor, imam, asker, polis, memur, sporcu , sosyolog, gazeteci, yazar, mimar, mühendis vb. çıkaracak kurumlarca şart oğlu şart olsun. Olsun ki, ellerine emanet edilen bu vatanın ve üstünde yaşayan tüm canlıların yüzü gülsün. O kadar çok insan var ki, , kitapta olan ruhu, onların içinde de ateşleyecek kişilere, meteryallere ihtiyacı olan.
Derler ki; Rus yazar Grigori Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabında, Fin Johan Vilhem Snellman’ın hayat hikayesi üzerinden, Finlandiya halkının durumunu ve kendisini yeniden inşaa etmesini anlatır. Ben de derim ki, bunun neresi hayat hikayesi, bu düpe düz, “hayat dersi!”
Grigori Petrov öyle bir kaleme almıştır ki hikayeyi, kitabın satırları içerinde gezinirken, yazarın Petrov olduğunu unutur, Snellman olduğunu sanırsınız. Tüm kitap boyunca Snellman’nın ağzındanmış gibi okuduğunuz satırların asıl sahibinin Petrov olduğunu hatırladığınız da, bahsettiğim hayat dersini veren hangisidir ki diye düşünmeden de edemezsiniz. Arada bir yerlerde her ikisini de unutup “sanki Atatürk’ün elinden çıkmış bu kitap” hissine bile kapıldığımı da yazmadan edemeyeceğim.
Kitabın neredeyse altı çizmediğim satırı yok. Bir tane kelimesiyle bile muhalefet olmanız mümkün değil. Öyle bir kitap işte bu kitap. Lise de yanlış zaman da okumuş olsam da şimdi doğru zamandı benim için. İyi ki bir okuma etkinliğine denk geldim de, tekrar okumaya karar verdim. Herkes okusun ama asıl okuması gerekenler de okusa keşke…
Keyifli okumalar dilerim