“Kitap yasağı, bu tip aydın insanlarda okuma susuzluğu yaratır. Bunlar için en büyük işkence, yasaklarla, kısıtlamalarla yaratılan kitap işkencesidir belki de” diye düşündü.
Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşama, - ruhumuzla yaşamaya - başlıyorduk.
Içindeki bütün yıkıntılara,bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.
Böyle işler hep geceleri yapılırdı; tutuklamalar her zaman geceleyin gerçekleşirdi. Ansızın irkilerek uyanmak, hoyrat bir elin omzunuzu sarsması, gözlerinize tutulan ışıklar, yatağı çevreleyen acımasız yüzler. Çoğu zaman ne yargılama olurdu ne de bir tutuklama raporu tutulurdu. İnsanlar ortadan kayboluverirdi, o kadar; ve bu hep geceleri olurdu. Adınız kayıtlardan silinir, yaptığınız bile yadsınır, sonra da tümden unutulurdu. Kökünüz kazınır, külünüz göğe savrulurdu: Alışılmış deyimle, buharlaşırdınız.