Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hatice

Bir duraksamayla gelen ve meselenin üstünde durmamızı gerektiren anlama çabası, sarahati yani duruluğu talep eder daima. Duru bir fikre, sabit bir karara varmak için, toz dumanın kalkmasını, bulanık suyun durulmasını, istikrarın avdet etmesini bekleriz. Oluş, akış ve seyirdir: zamanladır, zamandadır; anlama çabası içerisinde düşünce, bu devinimi durdurma, bu bulanıklığı durultma ihtiyaç ve inadındadır. Su gibidir oluş, bizse onu dondururuz kavramlarda.
Reklam
Hülasa, her duruk şey, bağrında derin, göze çarpmaz bir devinimi saklar, bir değişiklik olası-lığını barındırır; gün gelir geçiş mümkün olur, olası olan olagelir. Oluş geçişlidir, durum dahi geçicidir.
Zaman, arzunun sabırsızlığıyla ölçülür ve yaklaşılan ölümün verdiği korkuyla Sénac de Meilhan

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dün gece yastığa bıraktığım ben, sabah uyandığımda bulduğum benle aynı mı? Değilse bu beni şu bene, uyanıklığı uykuya, nefes alışı nefes verişe bağlayan ne? Her an yaratılmıyorsam bu inkıtalarla malul temadi neyin nesi? Hilkat, çiftlerin (ezvâc) sarmaşık düzeni olsa gerek: hem benzeşen hem başkalaşan; hem birleşmeksizin birbirine sarmaşan, hem de ayrışarak çatallanan çiftlerin. Oluş, evet, ya da var-yok düzeni - adına varlık demişiz.
"Görünmeyen uyum görünenden ala." Görünen düzen ayrılma ve aykırılık, giderek çatışmadır. Uyuyoruz-uyanıyoruz, nefes alıyoruz-nefes veriyoruz... Her an ölümle dirim arasında medd ü cezri yaşıyoruz. Kend'oluşumuzun, kevni seyrimizin bir gereği olarak ölümü ve hayatı, (ayrı ayrı tasavvur etsek de) birarada tadıyoruz.
Reklam
konuş ve razı olma daha azına, yeryüzünü iste, yeryüzünün bütün çocukları adına. konuş ve razı olma, Gazzeli Yusuf, oğlum, kapısına 'Filistin Devleti' yazılı yeni bir toplama kampına!
açları doyuran, küsleri barıştıran, evsizlere ev, yarsızlara yar olan yerle göğü insanın yüreğinde buluşturan bir gül zamanına, gül umranına, gül toplumuna, gül insanına...
çok acı çektin, dönüştürebilirsin, ip atlarken, sapan atarken ya da uyurken beşiğinde, kaldırımda ya da yıkıntıların altında can veren kardeşlerinin dudaklarında donan trajik kıpırtıyı büyük insanlık oratoryosuna.
çok acı çektin, Yusuf, oğlum, çok acı çektin ve bu kadar acı için çok küçük bu 'Filistin'. dünyayı iste, bütün bir yeryüzünü, duvarsız, tel örgüsüz, mayınsız ve silahsız yeryüzünü, hepimiz için,
yüzlerce, belki binlerce yıl, diyorum ya, gözünü korkutmasın, bu, senin; bin yıl dediğimiz, ebediyetin yanında bir gün bile değil. yüz yıl dediğimizse, bir günün belki sadece kuşluk vakti.
Reklam
ben, yeryüzünün yaşlı şairlerinden biri, taşların, otların, kuşların dilini çözmüş sanırdım kendimi, ne büyük aldanış! oysa Gazzeli çocuklar üstüne insanların kendi diliyle konuşmak istemeye göreyim, hemen titriyor, boğuklaşıyor sesim. ve orada bombalanan okulların, hastanelerin, yerle bir edilen vicdanın yıkıntıları içinden yükselen katıksız, falsosuz ve hayat gibi de haklı sesini, insan yüreğinin çıkarmakta, bilsen, nasıl da zorlanıyorum!
Gazzeli Yusuf, oğlum, keder de aynı dili konuşuyor dünyanın her yerinde, umut da aynı dili konuşuyor, tıpkı nefretin ölümün dilini, sevginin de hayatın dilini konuşması gibi, tarihin her döneminde...
evet, her gün onlarca defa katlediyor Filistin'de peygamber katilleri, her gün onlarca defa Musa'yı, onlarca defa İsa'yı, onlarca defa Muhammed'i katlediyorlar ve yakıyorlar İbrahim'i fosforlu bombalarla, ama yine aynı Filistin'de her gün ve her yerinde yeryüzünün, doğuyor, on günden beri onlardan yüzlercesi, onlardan binlercesi...
kan, barut ve gözyaşıyla değil, hayır, kin, öfke ve intikam hissiyle de değil, değil, yanlış anlama, tepeden tırnağa Yakup, tepeden tırnağa Yusuf, tepeden tırnağa Musa, İsa ve Muhammed'le dolup taşıyor, Filistin toprağı gibi, on günden beri benim de duygularım, düşüncelerim.
hatice

hatice

, bir kitabı okumaya başladı
Gazze Risalesi
Gazze RisalesiCahit Koytak
9.1/10 · 53 okunma
1.536 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.