Çocukken ne mutluyuzdur. Işık, mantığın sesiyle nasıl da körelir. Bu hayatta taşı düşmüş yüzükler gibi dolaniyoruz. Ama sonra bir gün, bir yerden köşeyi dönüyoruz ve bir de bakıyoruz ki karşımızda, yerde yatıyor; mücevher gibi kesilmiş, ışıl ışıl bir kan damlası… Hayalet değil gerçek. Dokunup rahatsız edersek yok olabilir. Ama bir adım atmazsak da, hiçbir şey düzelmeyecek. Bu bilmeceyi nasıl çözeceğiz? Bir yolu var.Dua edin. Kendi duanızı söyleyin. Nasıl söylerseniz söyleyin, fark etmez. Çünkü bittiğinde, saklamaya değer tek mücevhere, bağışlamaya değer tek tohuma siz sahip olacaksınız.
Sizden başka onu kim okuyor? - Senden başka bu kitabı pek çok insan okuyor. - Aman... hep tenbeller, hayalperestler... - Hayır... Frenkler de okuyor. Bu gibi eserlerin garpta bir tanesinin yüzlerce türlü basılmış tercümeleri vardır. Avam da okur, havas da okur velâkin sen okumazsın, mazursun da.
Mesnevi ve benzeri kitaplar kastediliyor.Kitabı okuyor
Reklam
Sonsuza kadarlar, hayalperestler içindi. Ve ben en kötü günlerimi listelemeye başladığım gün hayal kurmayı bırakmıştım. O kadar çok olmuştu ki, ilerlemeye devam etmenin tek yolu buydu. Hiçbirinin kötü geçen bir ilk gün kadar korkunç olmadığını bilmek... Eğer o günü atlatabilirsem, ikincisine, üçüncüsüne ve dördüncüsüne de dayanabileceğimi bilmek...
Dünyayı ancak hayalperestler değiştirebilir. Meraklı gözler, kâşif ruhlar ve yaratıcı zihinler sizi ileriye taşır.
Çocukken ne mutluyuzdur. Işık, mantığın sesiyle nasıl da korelir. Bu hayatta taşı düşmüş yüzükler gibi dolanıyoruz. Ama sonra bir gün, bir yerden köşeyi dönüyoruz ve bir de bakıyoruz ki karşımızda, yerde yatıyor; mücevher gibi kesilmiş, ışıl ışıl bir kan damlası... Hayalet değil, gerçek. Dokunup rahatsız edersek yok olabilir. Ama bir adım atmazsak da hiçbir şey düzelmeyecek. Bu bulmacayı nasıl çözeceğiz? Bir yolu var. Dua edin. Kendi duanızı söyleyin. Nasıl söylerseniz söyleyin, fark etmez. Çünkü bittiğinde, saklamaya değer tek mücevhere, bağışlamaya değer tek tohuma siz sahip olacaksın.
Doğu’nun neden Batı’nın gerisinde kaldığını gösteren bir konuşma…
Faiz Bey: -“Bak,” dedi, “şu anda konsolun üstünde duran saati Harunü Reşit zamanında bir şarklı icat etmiştir; şu elimdeki kitabı bir şarklı yazmıştır.” -Aman hep o kara kaplı kitap… Başka yok mu? Yazmış da ne olmuş? Sizden başka kim onu okuyor? -Senden başka bu kitabı pek çok insan okuyor. - Aman.. hep tembeller, hayalperestler… -Hayır… Frenkler de okuyor. Bu gibi eserlerin bir tanesinin yüzlerce türlü basılmış tercümeleri vardır. Avam da okur, havas da okur velakin sen okumazsın, mazursun da. Mekteplerinizde böyle bir şey kalmadı. Bir İngiliz kızına Sadi’yi sorsan bilir, sen Şarklı oldugun halde bilmezsin.
Sayfa 49 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Hayalperestler, insan değildir; bilirsiniz, onlar bir çeşit, tam ortada kalmış, üçüncü bir türdür. Sanki gün ışığından bile saklanmak ister gibi, genelde erişilmez köşelerde yaşarlar.
Hayalperestlik nedir, öyle iyi anladım ki: Tuzsuz yemek tahammül edilir bir şey değildir ama büyük miktarda yemeksiz tuz zehir demektir; işte hayalperestler de yalnız tuzla yaşamak isteyen insanlardır.
Bu cennetler işe yaramaz bir hal aldığında, ki her zaman öyle olur, hayalperestler dünyaya döner.
Gözler; insanın hayatı boyunca hiç yıkamadığı eller gibidir; böylelikle kirli bir alışkanlıkla her şeye dokunmayı sürdürüyorsunuz.
Reklam
Yalnız olmak demek nereye gideceğini bilmemektir. Hakikatlarin, dileklerin, duyguların o dayanılmaz keşmekeşliği içerisinde kaybolmaktır!
Dünyada gerçeğin karşısında dürüst olmayan, yalanların ardında gerçek olan insanlar vardır.
Bir arkadaş bulursun, sahtekâr çıkar! Bir sahtekârın üçkağıdını ortaya çıkartırsın, arkadaşın olur.
Malesef.
içinde olduğumuz çağ yalnızca kısa duygularla uzun düşüncelere izin veriyor.
İnsan ne kadar hissederse o kadar çok abartır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.