Zamanın kıymetini takdir edip onu kalbi bir teyakkuz
içinde değerlendirmenin mecburiyetini bildiren hadis-i
şeriflerde şöyle buyrulur:
"Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganimet bil: İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalanmadan önce sıhhatini, fakirliğinden önce zenginliğini, meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve ölümünden önce hayatını!"
"Kıyamet gününde dört şeyden sorgulanmadıkça, kulun
ayaklan yerinden kımıldamaz:
1. Ömründen; onu ne ile yok etti?
2. Gençliğinden; onu nerede çürüttü?
3. Malından; onu nereden kazandı ve nereye sarf etti?
4. ilminden; onunla ne yaptı?"
"İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit . "
...
Muaviye bin Kurre -rahmetullahi aleyh- de;
" Kıyamet günü en şiddetli hesap , boş vaktin hesabıdır ." buyurmuştur.
Toplumun acı veren hesap ve kıyaslarından ve kendi cinsini esir eden adet ve batıl inançlarından korunmuş olarak ilk halinde kalmış bu adamın bahtiyarlığına nasıl bir takdir ve şevkle hasret duyuyordu.
“Sosyal medyada aktif değilim. İnsta hesabım bile yok. Genelde kitap okurum. Hatta 1K hesabım var, senin de var mı? Aa harika!
Hesap adın ne yakışıklı?” :D
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
Guguk kuşu, ahlak kavramıyla bakan insan gözünde tam bir liyakatsizlik örneğidir. Çiftler sadece üremek için bir araya gelir, sonra da ayrılırlar. Dişi, başka bir türün yuvasında yumurtlar, ardından çekip gider, hesap kapanmıştır. Guguk kuşu tarafından, kendi türünden olmayan bir yavruyu beslesin diye katakulliye getirilen ev sahibi aileye düşer vazife. Yavru çoğunlukla onlardan dört kat büyüktür ve başlangıç olarak kardeşlerini itinayla yuvadan atarak bertaraf eder. Buna rağmen ev sahibi aile, üreme içgüdüsüne kapılarak, guguk kuşu yavrusuna karşı görevlerini yiğitçe yerine getirir. Şunu da kaydetmek gerekir. Bu guguk kuşu hikâyesi dışında, kuşlarda hem aynı türden hem de türler arası bu sefer gönülluğe dayalı birçok evlat edinme vakası görülür. Insan, evlat edinebilen tek varlık değildir.
"anna!
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum."
Bize şimdiye dek hükmeden belirleyicilerin bilincine varmamız, bu belirleyicileri bilinçdışı motivasyonlar alanından hükmedilebilirlik, hesap edilebilirlik ve nesnelleştirilebilirlik alanına çeker. Seçim yapma ve karar verme ortadan kaldırılmadığı gibi, tam tersine, bize şu ana değin hükmeden motiflere de biz hükmederiz artık. Giderek kendi benliğimize geri çekiliriz; ve şu ana değin kaçınılmazlıklara hizmet ettiğimiz alanda, artık temelden özdeşleşebileceğimiz güçlerle bilinçli olarak ilişki kurabiliriz.
"Bizler vicdan sahibi insanlarız. Bizim yüksek bir makama vereceğimiz bir hesap var, dolayısı ile vicdan seviyemizin de yaptığımız işlerde yüksek olması gerekiyor."
Ve sen daha demincek
Yıllar da geçse demincek
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim
Yaran derine gitmiş
Fitil tutmaz, bilirim
Ama hesap dağlarladır,
Umut, dağlarla.