Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Benim adımı anarak yalan yere yemin etme. Zira şurası muhakkak ki, beni tenzih etmeyen ve isimlerime hürmet göstermeyen kişiyi tezkiye etmem, temize çıkarmam! Hırsızlık yapma, komşunun kadını ile zina etme. Zira bu takdirde ben, yüzümü senden çevirir, gök kapılarını da yüzüne kaparım.
77 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 saatte okudu
Vejetaryenin sofrasında hayvanların tutsaklığını, kanı, mez­ bahayı ve matemli doğaya yapılan işkenceyi gösteren bir man­ zara yoktur. Onun yiyecekleri, bağ, bahçe, köy yaşantısı, tarla, hasat ve doğanın şenliğinden bir manzara oluşturur. Onun sof­ rası, yemyeşil marnur ülkeleri, parlak güneşi, mutluluğu, alımlı­ lığı gösterir. Bu sofranın çekiciliği rüyaları güzelleştirir; hayvan kanlarıyla dolu korkunç kabuslar görmekten uzak tutar. Vejetaryenlik, doğruluk ve dürüstlük yolunda atılmış ilk adımdır ve bu adım gelecek kuşaklar için son derece değerlidir. Çünkü insanla hayvan arasındaki kölelik ve tutsaklığı kaldı­ rır ortadan. Sahtecilik, parazitlik, hırsızlık ve savaş gibi şeyleri kökünden yok eder. Huzurlu ve mutlu bir yaşamın sergilendiği kırlar ve tarlalar artık, doğanın süsü olan canlıların işkence edil­ diği, öldürüldüğü korkunç manzaralar sahnelemekten kurtulur. İnsanların yüreklerinde, gerçek kardeşlik duyguları uyanır. Bu duygu yalnız insanları değil, doğadaki tüm yaratılmışları birbi­ rine bağlar. Günün birinde insanoğlu evriminin doruğuna ulaşırsa, doğal bir ortamda bitkisel yiyeceklerle birlikte olacaktır. Oysa, et yemesi ve yapay uygarlığı onu fasitleştirmiş ve yok olma uçurumuna doğru sürüklemektedir. Doğa yasalarına göre yaşayan, sağlıklı ve yeni bir kuşak onun yerini almazsa, insan soyu utanç verici bir şekilde kaybolup gidecektir!
Vejetaryenliğin Yararları
Vejetaryenliğin YararlarıSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 2018764 okunma
Reklam
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mi olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
Victor Hugo
Dünyanın birçok ülkesinde evlilik dışı kadın erkek ilişkileri bizdekinin aksine, toleransla karşılanır. Avrupa’da yaşayan bir kız evlilik öncesi bekaretini kaybetti diye kimse o kıza ahlaksız gözüyle bakmaz, çünkü onların yaşam tarzına göre bu gayet normaldir. Gelelim Türkiye’ye, daha düne kadar flört etmenin bile tepki ile karşılandığı, dini ve ahlaki değer yargılarının hala belirgin olduğu bir toplumda, ahlaki ve dini kuralların yoğun baskısına rağmen bir kız en önemli ahlak kuralını hiçe sayıp bekaretini kaybediyorsa, o kız toplum gözünde ahlaksızdır... Bir kere ahlaksızlık yapan bir daha yapar…” “Bu yaklaşım çok acımasızca.”“Yooo hiç de acımasızca değil. Bir toplumda hoş görülen bir hareket diğer bir toplumda çok kötü tepki alabilir. Bir Çingene, ait olduğu top lumda hırsızlık yaptı diye yadırganmaz ama Suudi Arabistan’da kolunu keserler. Hollanda’da uyuşturucu kullananlara kolaylık sağlanırken, İran’da yakalanırsan asarlar. Neticede her insan ait olduğu toplumun kurallarına uymak zorundadır.”
Sık sık Âyete'l-Kürsî'yi Okumak
Hz. Abdurrahmân (ra) evine her girişinde Âyete'l-Kürsî'yi okur, sık sık da : "Allah'ım, beni nefsimin tamahkârlığından koru!" diye dua edermiş. "Bundan başka, Allah'tan isteyeceğin bir şey yok mudur?" diyenlere şu cevabı verirmiş : "Şayet nefsimin tamahkârlığından korunursam ne hırsızlık eder ne zina yapar ne de herhangi bir günah işlerim." İbn-i Hilam es-Sîre, 2:256
Sayfa 49 - Âyete'l- Kürsî, Hz Abdurrahmân ra,Kitabı okudu
Bakış Açısı;
Sevgili okurdaşlarım, bakış açısı önemli çünkü insan karakteriyle bakış acısı yapar. Dürst insanın bakış açısıyla yalancı insanın bakış açısı bir mi? Tabikii de hayır! Dürst insan genel gitmez bireysel gider yani bir incir torbanın birazı çürük diye hepsini atmaz çürükle sağlamı ayırıp çürüğü atar. İnsanların ortak hatası bir kişi üzerinden onca insanı tetkik ettim hatasıdır. Her insanın huyu, suyu farklı; kimi dürst kimi yalancı kimi hırsız kimi alın teriyle kazanır. Ve hak sadece fiilen değil düşünceyle de yenir mesela fiilen olan hırsızlık sadece hak yemek değil düşünce ile birisinin ve yahut bir kişi üzerinden bir topluluğun hakkında ileri geri konuşmakta haktır.
Reklam
Bugünkü modern kapitalist toplumun bütün zenginliği, ilkel sermaye+birikim sermayesinin hem köle ve sömürge emeği üzerinden hem de işçilerin- kapsamlı bir kavram olmakla birlikte- artı emeğinden elde edilen gelire dayanır. Üst sınıflara tırmanma çabası, zengin olmak için türlü yollara başvuran, maaş alan beyaz yakalılar vb gibi tüm alanlar ilksel sermayenin köle emeğiyle gelişip bugüne kadar gelmiştir. Özcesi, tüm uygarlık köle emeğinin ekmeğini sömürerek bugüne kadar gelmiştir. Zengin olmayı “ahlaki” bir zemine dayandırmak, tastamam tarihten bihaber olmaktır. İngiltere’de ortaya çıkıp gelişen burjuva-buharlı makine çağının zenginliği ilkel birikim sermayesine dayanmakla birlikte, çocuk ve kadın işçilerin 16 saat çalıştırılıp köle gibi pazarlanmasıyla büyümüştür. Büyük bir servetin arkasında daima büyük bir hırsızlık yatar, demişti Balzac. Uygarlık, hırsızlık, sömürü ve katliam çağıdır öte taraftan. Gelişim denilen şey, mezarlarda yatan ezilmiş sınıf ve toplulukların, kölelerin emeği üzerinde gelişmiştir. Nietzsche, Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe adlı metninde, Antik Yunan toplumunun zenginliğini- Apolloncu zenginliğini- köle emeğine dayandırır. Ne var ki o da bir sınıfın çıkarını gözeterek köleliği zorunlu bir uğrak olarak görür. Çünkü karşılığında sanat ve zengin bir kültür oluşturmuştur. Nietzsche de yalnızca bir filozof değildi, yukarıda ifade ettiğim sömürüyü gayet meşru ve yüce gayeler için eşsiz bulmuştur.
Birinci Lem'a
Tevhid iki kısımdır. Mesela, nasıl ki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zatın mütenevvi malları gelse iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri; icmalî, âmiyanedir ki "Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahip olabilsin." Fakat böyle âmî bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahip çıkabilir. İkinci çeşit odur ki her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, her bir ilan üstünde mührünü bilir bir surette "Her şey o zatındır." der. İşte şu halde her bir şey, o zatı manen gösterir. Aynen öyle de tevhid dahi iki çeşittir: Biri: Tevhid-i âmî ve zâhirîdir ki "Cenab-ı Hak birdir, şeriki naziri yoktur, bu kâinat onundur." İkincisi: Tevhid-i hakikidir ki her şey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rububiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya her şeyden onun nuruna karşı bir pencere açıp onun birliğine ve her şey onun dest-i kudretinden çıktığına ve uluhiyetinde ve rububiyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muîni olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip iman getirmektir ve bir nevi huzur‑u daimî elde etmektir.
Hırsızlığın günah olduğu doğrudur: Ama insan kendini ve yakınlarını o an söz konusu olan ölümcül bir açlıktan kurtarmak için hırsızlık yapıyorsa, merhamet mi yoksa ceza mı görmeli ?
Timokrasidaki yöneticiler parayı rahat rahat harcamak için kanunları değiştirirler. En sonunda da kimse yasaları dinlemez olur. O zaman paraya daha fazla değer verirler. Böylece oligarşi geçilir. Oligarşi devletin başında zenginlerin bulunduğu yönetim şeklidir. İşi bilmeden sadece zengin olanların yüksek mevkiye geldiği bir sistem doğar. Halk bölünür. Fakirliğin olduğu yerde hırsızlık ve pek çok ahlaksızlık ortaya çıkar . Oligarşi sonucu fakir düşen halk ile zenginler arasındaki uçurum büyür. İç karışıklıklar çıkar. İşte bu karışıklıkta fakir halk kazanırsa demokrasi ortaya çıkar. Oligarşiyi nasıl en sevdiği şey zenginlik düşkünlüğü yıkıysa demokrasiyi de özgürlük düşkünlüğü yıkar. Özgürlüğe doymuş devletin başındakiler İçki sunmayı bilmeyen sakilere döndüler mi bir sarhoşluk alır herkesi. Devlet herkese istediği özgürlüğü veremeyince kavgalr başlar. Bu noktada tiranlık gelir. Demokrasilerde büyük kısmı eğitimsizler oluşturur pek azı başa gelir ama her yerde gösterirler kendilerini, halk ise en güçlü kısım onlar olmalarına rağmen baldan pay aldıkça birleşmeyi akıllarına bile getirmezler. Bastakiler halkın kendilerine kul köle olduğunu görünce yurttaşların kanına girmeden duramaz. Lekeleme yolunu tutar. Halka iyi şartlar verileceği vaadinde bulunur . Ama halk yağmurdan kaçarken doluya tutulur ve gerçek zorbalık altında ezilir.
Reklam
Victor Hugo
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı? VICTOR HUGO
"Mülkiyet hırsızlıktır." diyen Proudhonla, bir çuval un fazlalığını dahi "hırsızlık" sayan Neşet Ertaş'ın yaşam felsefeleri, insanlığın özgürlük ve kurtuluş reçetesinin ta kendisidir.
Sayfa 291Kitabı okudu
Samimiyetsizlik uygarlıkla birlikte gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalanda başlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.