Milli şuurun ve ilmî tarihçiliğin hâlâ gereğince gelişememesi, dînî taassubun hâlâ ruhlara hükmetmesi yüzünden, tarihimizin bazı büyüklerine karşı saygısızlıkta bulunmak veya Türk soyunun şu veya bu bölümlerini birbirine düşman saymak gibi yanlışlıklar sık sık yapılmaktadır. Bunların arasında en yaygını Çengiz ve Temir düşmanlığıdır. Bu düşmanlığı yapanlar arasında Şarlman (=Charlemagne) ile Şartken (=CharlesQuint)i birbirine karıştıran felsefeciler bulunduğu gibi tarihçi geçinenler de vardır.
Ruhun almış başını gidiyorsa dörtnala,
iki ileri bir geriadım atan ayaklarını
zorlama boşuna yetişmek için.
Ya bedenin ruhuna eksik,
ya ruhun bedenine büyük geliyordur.
O zamanlar insanlar gerçekten dost yüzlü, dost gülücüklüydü. Daracık sokaklara dünyaları sığdıracak yüce gönülleri vardı ve bunu çıkarsız paylaşan komşuluklar yaşanıyordu.
"...bütün karanlıklar kötüdür, ömrüm boyunca şafağa secde etmem bu sebepledir. Çünkü seherin vakti ilk ışığın habercisidir ve bil ki ışıkta leke yoktur."
Dikkat spoiler içerir.
Cengiz Han öldükten 100 yıl kadar sonra siyasi ve kabile çekişmelerinin olduğu Orta Asya'daki Kes kasabasında Barlas boyu lideri Turagay'ın bir erkek çocuğu olur. Tıpkı Cengiz Han gibi avucunun içinde kanla Doğan bu çocuğa demir anlamındaki Timur adını koyar. Kendisi yapamamış olsa bile Sıçan Yılında doğduğu için
Belirsizlik ilkesinin yazınla ilişkisi var mı, var. Hüseyin Rahmi Gürpınar'in romanlarında neden-sonuç ilişkisi yoktur. Sözgelimi İnsanlar Maymun muydu? romanında feylozof için şöyle der, "Feylesofun serveti ve ne kadar olduğunu kimse bilmez. O uzun seyahatlerinde ehemmiyetli ticaretler yapmışa benzer."
Feylesof, satın aldığı maymunla vapura biner. Hüseyin Rahmi, maymunun vapuru karıştırmasını ister. Peki, maymun nasıl karıştıracak vapuru. Tasması feylesofun elinde. Yazar feylesofun dalgınlığı sırasında maymunu kaçırtır.