Huzursuzluğun kitabı - Fernando Pessoa
"Derler ki, Roma-Germen İmparatoru Sigismond, halka nutuk çekerken bir dilbilgisi hatası yapmış. Biri kendisini uyarınca da şu cevabı vermiş: 'Ben Roma imparatoruyum, dilbilgisine de hükmederim.' Ve tarihte anlatıldığına göre, super grammaticam sanı Sigismond'a buradan kalmış. Harika bir simge! Ne olduğunu söyleyebilen her insan, kendi çapında Roma imparatorudur. Fena unvan değil doğrusu; insan olmak, kendini var etmesini bilmektir."
Nasıl güçlü bir betimlemedir bu böyle…
Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum.
Sayfa 127 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Yaşamaya mecbur edildiğim hayattan doğmuş zavallı umutlarım benim!
Sayfa 121 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Hayattan çok az şey istedim - ama o, o kadarını bile esirgedi benden. Azıcık güneş, kırlar, bir lokma ekmek bir lokma huzur, canımı fazla yakmayacak bir yaşama bilincim olsun ve bir de ne kimseye muhtaç olayım ne el alem bana muhtaç olsun. Bu kadarı bile esirgendi benden, hani yüreğimizin katılığından değil de, paltomuzun düğmelerini açmaya üşendiğimiz için dilenciyi başımızdan savarız ya, işte o şekilde.
Öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan? Hayatımı toprağa veriyorum.
Huzurlu odamda, kederler içinde yazıyorum, şimdiye kadar olduğum, bundan sonra da olacağım gibi yapayalnızım
Reklam
Ah ki ah! Beni darmadağın eden ve bunalımlara sürükleyen, olabileceğim o öteki kişiye duyduğum bu özlem işte!
Kendi payıma, dünyadan şikayetçi değilim. Evren adına bir itirazım da yok. Karamsar sayılmam. Acı çekerim ve şikayet ederim, ama acı çekmek genel bir kural mıdır, insan doğasında mı vardır, bilmem. Öyle ya da değil, bilsem ne olur, bilmesem ne olur? Acı çekiyorum, ama bunu hak edip etmediğimi bilmiyorum. Karamsar değilim, hüzünlüyüm.
Yaşamayı bilmeden yaşayan bizlere, her şeyi reddetmekten başka hayat tarzı, dünyayı seyretmekten başka yazgı kalıyor muydu?
"Tamamen bana ait olan, değiştirmeye gücümün yetmediği bir duygu."
Reklam
"Yaşamayı bilmeden yaşayan bizlere, her şeyi reddetmekten başka hayat tarzı, dünyayı seyretmekten başka yazgı kalıyor muydu?"
"Kayıtsızlıktan doğan acı, ki kayıtsızlık da zaten aşırı acı çekmekten olur."
"Bir köşeye atılmışım, oyunlar oynayan başka çocukların seslerini duyuyorum."
"Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim. Karşımda yalnızca, bir sıkıntı duvarıyla kuşatılmış, taş kesilmiş bir şimdi var. Irmağın karşı kıyısı, karşıda bulunduğuna göre, asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni de bu. Nice limanlara yanaşacak gemiler var elbette, ama hiçbiri hayatın ıstırap vermez olduğu limana varmayacak, her şeyi unutabileceğimiz bir rıhtım da yok."
Henüz uyuyamadım, uyuyacağım da yok. Kafamı meşgul ederek uykumu kaçıran ya da bedenimi rahatsız ederek dinlenmemi engelleyen hiçbir şey olmadığı halde, karanlıkta uzanmış yatıyorum, sokak lambalarının ay ışığına benzeyen belirsiz aydınlığı karanlıktaki yalnızlığı iyice koyulaştırıyor; yabancılaşmış bedenimin uyuşuk sessizliğini uzatıyorum boylu boyunca. O kadar uykum var ki, artık düşünemiyorum; uyku benden o kadar kaçıyor ki, artık bir şey hissedemiyorum.
Resim