Bu iki nehir, her biri kendi mecrasını izledikten sonra, aynı yatağa döküldüler. Artık suları şu veya bu biçimde birbirlerine karışmış halde kalacaklar.
Başka bir zaman olsa sadece gözyaşı avcılarını veya keder göstericilerini heyecanlandıracak bir olay yüzünden, bu akşam da aynı şeyi hissediyorum -arkasındaki tek dürtü sevilen bir varlığı kaybetme korkusu olan ama dünyanın çehresini değiştirme tehlikesini içinde barındıran bir aile dramı.
Sonuçta, insan gerçekten neye ihtiyaç duyar? Sağlığı ve internet bağlantısı iyiyse, gerisi o kadar önemli değil. İşi, varoluşçu filozof gibi, cehennem başkalarıdır deme noktasına kadar vardırmayacağım. Ama başkalarının cennet olmadıkları da kesin.
Okyanus üzerinde pedal çevirmek ne kadar baş döndürücü Tanrım! Baş döndürücü ama aynı zamanda teskin edici. Şu renk! Şu yosun kokusu! Hemen yanıbaşımda ki şu enginlik! Şu şıpırtı senfonisi! Yeryüzüne ait tüm kaygılar önce ıslanıyor, sonra parçalanıyor ve sulara gömülüyor. Öfkeme sıkıca sarıldım ki hepsi yolda tükenip bitmesin!
Demek iki insanlık var… Dünya eşzamanlı iki parçanın sahnesi, biri görünür, diğeri yeraltında; birinin ayırt edici özelliği şuursuzluk ve bu bizim tarihimiz; diğeri bilgelik ve esenlik taşıyor ama bunun yanı sıra hemcinslerimin gözden düşmesine neden oluyor.