Psikolojik gerilim türünde demiş ve sosyal medyada 50 dilde yayımlanmış deyince merakımı cezbetti. Yazarla yeni tanıştım. Dili çok çok sade olmasına rağmen akıcı ve sürükleyici geçti. Kötü değildi ama beklentimi de çok iyi karşıladı diyemeyeceğim.
Öncelikle çok fazla psikolojik betimleme ve terimlerin havada uçuşacağını düşünmüştüm, olmadı. Evet,
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun.
İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.”
“Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
İnsanın Tanrı ile ilişkisinin önemli bir değişim geçirmesi muhtemelen şarttır: Ne yapacağı bilinemeyen bir kralı sakinleştiren övgüler dillendirmek yada çocuğun sevgi dolu bir babaya dua etmesi yerine, içimizdeki ilahi sevgiyi sorumlu bir şekilde yaşamak ve yerine getirmek, Tanrı'ya tapınma ve onunla ilişki kurma şeklimiz olacaktır. Onun iyiliği, lütuf ve ışıktır; karanlık tarafı, gücün korkunç
cazibesidir. İnsan, kendi gezegenini yok edebilecek kadar çok
bilgi sahibi oldu. Tanrı'nın iyi ruhunun ona kararlarında rehberlik etmesini umalım, çünkü Tanrı'nın yaratmaya devam edip
etmeyeceği insanın kararına bağlı olacaktır. İlahi gücün insanın elinin altında oluşunu hiçbir şey bu olasılıktan daha kuvvetli bir şekilde gösteremez.
1990 yılında bir İngiliz derneği “Tüm zamanların en iyi 100 polisiye romanı“ sıralamasında 13. sıraya “Gülün Adı“nı layık görmüş. Bu tarz sıralamalarda genelde vatandaşlarını kayırdıklarını düşündüğüm politik İngilizlerin, uğursuz 13 rakamının özellikle mi Umberto Eco’nun bu etkileyici romanına verdiklerini bilemem. Üstelik bence roman, polisiye
“Ama kalabalıkları en çok heyecanlandıran şey en yüksektekilerin gözden düşmesidir; hayranlığın karanlık tarafı insanın kendi sıradanlığından duyduğu memnuniyetsizlikle birleşen kıskançlıktır.”
Ama kalabalıkları en çok heyecanlandıran şey yüksektekilerin gözden düşmesidir; hayranlığın karanlık tarafı,insanın kendi sıradanlığından duyduğu memnuniyetsizlikle birleşen kıskançlıktır.
Ama kalabalıkları en çok heyecanlandıran şey en yüksektekilerin gözden düşmesidir; hayranlığın karanlık tarafı, insanın kendi sıradanlığından duyduğu memnuniyetsizlikle birleşen kıskançlıktır.
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Kuşkusuz iyilik bulaşıcıdır. Tıpkı gülümsemenin, neşenin ve kötülüğün de olduğu gibi.
Sefil insanların en karanlık köşesine bile temas edebilen ışık gösterisini izler gibi hissettim kendimi bir aralık.
Yürekten yüreğe taşarcasına coşan bir salgın bu.
Hani olur ya bazen:
Hayat en ince ayrıntına kadar seni ezmiştir, ruhunun kıvranıp parçalara
“ 1941 yılında İstanbul'da doğmuşum. Piyano öğretmeni bir annenin oğluyum. Müziğe merakım ilk defa … “ tam olarak böyle tanımlıyor Erkin Koray kendini lakin bir farkla, bir eksikle, o eksikliğe de mertçe cevap vererek. Sağdan soldan atıp tutan kalem tutmayı bilmez, öğrenmek mi? Hiç mi hiç istemez tayfaya, “magazin bülteni”ne, o tayfanın
Ahulgo'nun 1839 yılında ikinci kez kuşatılıp düşmesi, Mürit Savaşları'nın dönüm noktası olarak görülebilir. Burada yaşananlar Şamil'in azmini o kadar pekiştirdi ki artık hiçbir şey onu intikam almaktan alıkoyamazdı. Nefret ve intikam duygusuyla bilenen Şamil kıyasıya mücadele edecekti. Mayıs ayında Ahulgo'ya çekilen Şamil,
İnsan yönetme tutkusu olan bir yaratıktır. Güçlü insanlar zayıf insanları ve hayvanları yönetme eğilimindedir. Tıpkı insanlar gibi güçlü ülkeler de zayıf ve fakir ülkeleri yönetir ve onlardan faydalanmak isterler ve buna sömürgecilik denir. Güçlü devletler zayıf devletlerin topraklarından, emeğinden ve kaynaklarından yararlanır. Sömürgecilikte