Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İrem Ünal

İrem Ünal
@irenunal
Kitapların altını çizmemek için burayı kullanıyorum.
Şemseddin Sami'nin kadınlar hakkında­ki bütün "iyimser" fikirlerine rağmen, çoğu zaman bu düşüncelerle çatışan bir "erkek bakış açısı"na sahip olduğu söylenebilir.
Sayfa 17
Reklam
Çok az istisnasıyla kadının, erkeğin yaptığı her işi yapabileceğini hatta bazı işlerde da­ha fazla başarılı olacağını belirten yazar, bütün bunlara rağmen kadının "asli" vazifesinin evine, eşine ve çocuklarına bakmak ve onları eğitmek ol­duğunu söylemeden de geçemez. Ayrıca kadına yüklediği ve ihmal edile­mez gördüğü birçok görevle de, onun kamusal alanını gittikçe daraltır.
Sayfa 16
Fatmagül Berktay da "Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Feminizm" adlı makalesinde Osmanlı erkek aydınlarının, kadınların eğitimini istemelerindeki söyleme dikkat çeker: "Osmanlı kadınları ve onları hem destekleyip hem de söylemin ve pratiğin sınırlarını çizen erkek aydınlar, kadın eğitiminin gerekliliğini Batı'daki tartışmalara benzer biçimde kadının eş ve annelik rolünü daha iyi yapabilmesi ile temellendiriyorlar, bir yandan da millî bilincin gelişmesine paralel olarak, milliyetçi öğeler söyleme giderek daha fazla dahil oluyordu"
Sayfa 16

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ayşegül Yaraman Başbuğu, Kadınlar risalesinde sözü edilen özellikle eşitlik ve eğitim hakkında bu görüşleri, tarihi 1920'lerin sonuna kadar uzanan "birinci dalga kadın hareketi"yle ilişkilendirir.
Sayfa 15
Şemseddin Sami'nin Kadınlar risalesinde üzerinde en çok durduğu konulardan biri de, Osmanlı toplumunda önemli bir eksiklik olarak gö­rülen, "kadının eğitimi" (terbiye-i nisvan) sorunudur.
Sayfa 15
Reklam
Kadınların mahiyet ve ehemmiyeti pek geç anlaşılmış ve kendilerine hiç bir vakit iktiza ettiği surette muamele olunmamıştır desek, mübalağa etmiş olmayız. Kadına hiçbir vakit bir nazar-ı hakiki ile, yani dişi bir insan nazarıyla bakılmamıştır; kadın gâh erkeklerin esiri, malı, mülkü, ve gâh onların oyuncağı, eğlencesi, ziyneti addoluna gelmiştir.
Sayfa 13
Yüzyıllardır edebi eserlere esin kaynağı olan ka­dın, Tanzimat sonrası değişim hareketlerinde bir "sorunsal" olarak Os­manlı aydının kaleminde, özellikle tiyatro ve roman gibi yeni türlerin satır aralarında yerini alır.
Sayfa 10
Belki de en dramatik -ve açık- karşılık, Hamas'ın Gazze'deki haftalık er-Risale gazetesinin 13 Eylül 2001 tarihli sayısında geldi: "Allah dualarımızı kabul etti."
Sayfa 126
Açık farkla en popüler açıklama suçu, küçük değişikliklerle, en sevdikleri kötü adamlara yıkmaktır: İsrail'e, Mossad'a (bazılarına gö­re, CIA ile bağlantılıdır), Sion Büyükleri'ne veya en basit ve tatmin edici şekilde, "Yahudiler"e. Bu, saldırıları hemen takdir etmelerini ve reddetmelerini sağlar.
Sayfa 125
Arap medyasında Holokost hakkında üç konuma sıklıkla rastlanır: Bu asla olmadı; faz­lasıyla abartılmıştı; Yahudiler zaten bunu hak ettiler. Nihai noktada, daha girişimci yazarlar, Hitler'i işi bitirmediği için azarlarlar.
Sayfa 125
Reklam
Kelimenin tam anlamıyla bu yeni tip intihar misyonuna, 1982'den itibaren Lübnan ve İsrail'de bu tür bir dizi faaliyet ger­çekleştiren Hamas ve Hizbullah gibi dini örgütler öncülük etmiş görünmektedir. 1980'ler ve 90'lar boyunca başka alanlarda, örne­ğin Türkiye'nin doğusunda, Mısır'da, Hindistan'da ve Sri Lanka'da yankılanarak faaliyetlerine devam ettiler. Eldeki bilgilere göre, bu misyonlar için seçilen adayların, aradaki istisnalar dışında, erkek, genç ve yoksul, genellikle mülteci kamplarından olduğu görülüyor. Onlara çifte ödül teklif edildi: öbür dünyada, cennetin en ince ay­rıntısına kadar anlatılan zevkleri; bu dünyada aileleri için lütuflar ve maaşlar.
Sayfa 123
Müslüman köktenciler genel itibarıyla şu anda İslam dünyası­nın sorunlarının yetersiz modernleşmenin değil, katışıksız İslami değerlere ihanet olarak gördükleri aşırı modernleşmenin sonucu olduğunu düşünenlerdir. Onlara göre çare gerçek İslam'a dönmek­tir: Bunun içerisine Batı'dan gelen tüm yasaların ve diğer toplumsal benimseyişlerin kaldırılması ve ülkenin etkin yasası olarak İslam'ın kutsal yasası şeriatın yeniden tesis edilmesi de dahildir. Bakış açıla­rına göre, nihai mücadele Batılı davetsiz misafire karşı değil, ülke içindeki Batılılaşan haine yöneliktir. Kendilerine göre en tehlikeli düşmanlar, İslam ülkelerini yöneten ve Müslüman halklara kafirlerin yöntemlerini ithal edip dayatan sahte ve dönek Müslümanlardır. Bu husus, Başkan Sedat'a suikast planlamak ve teşvik etmek suçlamasıyla 1982 Nisan'ında beraberindekilerle idam edilen Mısır­lı Abdüsselam Ferec'in bir risalesinde açıkça belirtilmiştir. Yazdıkla­rı, bu eylemin motivasyonuna bir nebze ışık tutuyor: "İslam topraklarında emperyalizmin varlığının temeli de bu aynı yöneticilerdir. Emperyalizme karşı mücadeleye başla­mak ne şanlı ne de faydalı bir iştir, sadece ve sadece zaman kay­bıdır. Vazifemiz İslami davamıza odaklanmaktır."
Sayfa 110
Köktencilik, rakip ideolojilere karşı çeşitli avantajlara sahiptir. Eğitimli ve eğitimsiz Müslümanlarca kolaylıkla anlaşılabilir. Son de­rece bilindik ve bu nedenle destek toplamakta ve hem neyin yanlış olduğuna dair bir eleştiri hem de onu düzeltmek için bir program ortaya koymakta etkili birtakım konu, slogan ve sembol sunar. Dini hareketler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi az çok otokratik yönetim altındaki toplumlarda başka bir pratik avantaja sahiptir: Diktatörler partileri ve toplanmaları yasaklayabilir ancak toplu ibadeti yasakla­yamaz, vaazlar üzerinde sadece sınırlı bir kontrol sahibi olabilirler. Sonuç olarak, dini muhalif gruplar, toplanabilecekleri ve devle­tin üzerinde neredeyse hiç kontrolünün bulunmadığı bir ağa sahip olabilecekleri düzenli toplantı yerlerine sahip olan yegane gruplar­dır. Rejim ne kadar baskıcı olursa, onlara fiili bir muhalefet tekeli vererek köktencilere o kadar çok yardım etmiş olur.
Sayfa 109
Pan-Arabizm'in çöküşü, yöneticilerinin beceriksiz zorbalıkla­rından ve dışarıdan kendilerine dayatılan iflas etmiş ideolojilerden daha iyi, daha gerçek ve daha umut verici bir şey olması gerektiği­ni düşünen herkes için İslami köktenciliği en çekici alternatif kıldı.
Sayfa 108
286 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.