Üstad'la sayısız hatıramız oldu kuşkusuz. Şimdi aklıma geleni anlatayım. Üstad, defalarca telefon etmiş ve aynen şunları söylemiştir: "Yarın geliyorum. En yakınlarımızı topla. Has odamızın esrarını konuşacağız. Ben de Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, rahmetli Cahit Zarifoğlu gibi arkadaşları toplamışımdır. En yakınlardan kastı buydu. Oturup gece yarılarına, sabahlara kadar şiir konuşurduk, derin tasavvufi meseleler konuşurdu; edebiyat, fikir konuşurduk. Üstad'la bir araya geldiğimizde bizim, saatlerce ideoloji, din, kavga konuştuğumuz zannedilebilir. Hayır! Bunları konuşmazdık biz. Üstad, yukarıda konuştuğumuzu söylediğim şeylere, "has odamızın esrarı" derdi. Bu konuşmalarımızda, "Ben, odama geçmek için kanalizasyon temizliyorum. Benim esas söyleyeceklerim bunlardır. Ben, bunların adamıyım. Öteki meselelerle uğraşıyor olmam, kavgalarım işte, bu meseleleri konuştuğumuz düzenin, statünün, devletin oluşması içindir." gibi cümlelerle düşüncelerini anlatırdı. Üstad bir nizamın hasretini çekiyordu ve o nizamında da üstün fikir, yüksek sanat kaygıları, derin fikir ve felsefe tartışmaları, inceden inceye tasavvuf konuları vardır.
Gerçekten biz, Üstad'ın asıl derinliğini, bu tür özel meclislerde tatmışızdır, yakalamışızdır.