Yalanına önce kendi yüreğini inandır kardelen, önce yüreğin kabullensin beni sevdiğin yalanını. Çünkü gözlerin çok çiy biriktiriyor. Gözlerin çocukluğunun masumiyetini yitiriyor. Ben inanayım diye öldürme çocukluğunu. Bilirsin hileli bir zardır aşk, şans sanırsın ama makus talih sevdiğinden yanadır. Gerek yok kanlı yapraklara, kan damlayanlara, kandan yalanlara. Ben seviyordu derim soranlara. Üzülme bu kadar, çiçekten yüreğini bu aptal uğruna yorma🥀🥀
Hayatımda onun kadar güzel gülen birine rastlamadım.
O kadar az güldüğünü gördüm ki,
o anlardaki içtenliği bambaşkaydı sanki.
O gülerken, bir kardelen daha açıyordu yeryüzünde.
O gülerken salıncaklar gökyüzüne salınıyordu.
O gülerken, her şey güzelleşiyordu bizim gözümüzde.
Annemi kaybedeli iki yıl olmuştu ama yüzü, sesi, bakışları, telaşlı koşuşturmaları, dua kıpırtılı dudakları, yapacağı yemeği düşünürkenki kararsızlıkları, anlık öfkelenmeleri, alışveriş torbasını nefes nefese mutfağa bırakması, ıslak elini önlüğüne silmesi, saçlarını eline dolayıp bir lastikle tutuşturması, çiçekleri sularken onlarla dertleşmesi hâlâ hafızamda çok taze.
Her halini özlüyorum. Çünkü bütün davranışlarıyla hayatımın ortasında yer alıyordu.
Hayatımda onun kadar güzel gülen birine rastlamadım. O kadar az güldüğünü gördüm ki, o anlardaki içtenliği bambaşkaydı sanki. O gülerken, bir kardelen daha açıyordu yeryüzünde. O gülerken salıncaklar gökyüzüne salınıyordu. O gülerken, her şey güzelleşiyordu bizim gözümüzde.
Annem terk edilmiş bir kadındı.
Terk edilmiş ve incinmiş bir kadın.
''En zalim aydır Nisan, leylaklar
Bitirir ölü topraktan, hatıraya
Karıp arzuyu, coşturur
Körelmiş kökleri bahar yağmurlarıyla.''
20. yüzyılın en önemli ve karmaşık şiirlerinden biri olarak kabul edilen T.S. Eliot'ın "Çorak Ülke" adlı eseri, aynı zamanda dünya edebiyatının otoritelerince modernist bir başyapıt
Üzülme!
Seni bir “İşiten” var. Seni, senin kendini bile sevmenden önce O sevdi. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor.