çocuğun dünya algısı ebeveyn-çocuk ilişkisinde oluşur: bu ister sevgi ve kabul dünyası olsun, ister çocuğun ihtiyaçlarını dişiyle tırnağıyla elde etmesi gereken ihmal ve kayıtsızlık dolu bir dünya olsun, isterse de en kötüsü, çocuğun her an endişe dolu bir uyanıklılık içinde olmasını gerektiren düşmanca bir dünya olsun. gelecekteki ilişkilerin kalıbını, yaşamımızın ilk yıllarında bakıcılarımızla kurduğumuz ilişkilerde yatan sinir devreleri oluşturacaktır
"Âkif maddi serveti olmadığı halde, Abbas Paşa da büyük bir servet sahibi olduğu halde, birer fazilet kahramanı olmuşlardır. Biri mahrumiyetlere, diğeri varlıklara karşı göğüs germekle aynı mücadeleyi yapmışlardır. Herkesin yaptığı şeylere o, tıpkı Akif gibi, kadar kayıtsızlık gösterir, o kadar kıymet vermezdi ki, onun yüksek ruhunu anlamayanlar, şaşıp kalırlardı. Birgün söz arasında:
-Zenginlik serkeş bir ata benzer, demişti, Sahibinın ufak bir gafletini, yahut münasebetsiz bir hareketini sezecek olsa, derhal yere çarpar."
Bir şeyi hoş bulmak onu aşağılamak demektir bir bakıma. Ya gerçekten sev ya da nefret et. Tutkulu ol. Uygarlık ilerledikçe kayıtsızlık büyüyor. Bir hastalık bu. Sanat ve aşkla kendini kayıtsızlıktan koru.
İnsanın belli başlı iki günahı var, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve kayıtsızlık. Sabırsızlıktan Cennet’ten kovuldular, kayıtsızlıktan geri dönmüyorlar.